Nihat Ergün, AK Parti’nin önemli isimlerden.
genç yaşta belediye başkanlığı yaptı, AK Parti’nin kurucuları arasında yer aldı.
3 dönemdir milletvekili. Grup Başkanvekilliği, Genel Başkan Yardımcılığı ve bakanlık görevlerinde bulundu.
AK Parti’nin seçim strateji ve parti programlarının hazırlanmasında emek harcayanlardan oldu.
Bakanlıktan ayrılması herkes tarafından “sürpriz” karşılanmıştı. Ayrılırken söylediği , ” Servet, şehvet ve şöhret arzusu yoldan çıkarır” sözleri
dikkat çekici bulunmuştu.
Eski Bilim , Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün şu sıralar siyasi anılarını içeren “Adım Adım Siyaset” kitabıyla gündemde.
Analizler ve tavsiyeler de bulunan kitap da çarpıcı açıklamalar bulunuyor. Zaman zaman patisini öven Ergün eleştirilere de yer vermiş.
Nihat Ergün’ün kitabında özellikle “Gezi olaylarında genç kuşakların dilini anlayamadık.” sözleri öne çıkanlardan.
İşte Nihat Ergün’ün kitabından çarpıcı tesbitler:
“Genç kuşaklarla yaşanan sorun, yeni neslin bu iletişim çağında bizim
anlayamadığımız bir duygu ortamında bulunabildiklerini fark edip ona göre bir
yaklaşım geliştirmemiz gerektiğini söylüyor.”
“Milli gelirimiz ve bireysel gelirimiz daha iyi; yollarımız, okullarımız,
hastanelerimiz, evlerimiz, arabalarımız daha iyi. Peki, aynı oranda daha temiz,
daha dürüst, daha güvenilir, daha ahlâklı bir toplum haline geldiğimizi de övünerek
söyleyebilir miyiz? Mütevazı adliye binalarından adalet saraylarına geçtik, fakat
yargı kararlarının daha adil olduğunu söyleyebiliyor muyuz? Bizim kuşak büyük
siyasi, sosyal ve ekonomik zorluklar karşısında direndi ve bozulmadı. İlk insanın,
cennet şartlarında yoldan çıkmaya daha yatkın olduğunu göstermesi gibi, bizler de
şartlar iyileştikçe yozlaşmayalım istiyorum.”
“Adalet Bakanı, kanunu Bakanlar Kurulu’na sunduğunda kanun tasarısında
böyle bir madde yoktu. Bu madde çok yakışıksız bir şekilde bir önergeyle eklendi…
Bunun adresi belli ki mevcut cumhurbaşkanıydı. Bizim kendi arkadaşımıza, kendi
seçtiğimiz cumhurbaşkanımıza karşı Parlamento’da böyle bir düzenleme
yapmamız gerçekten yakışık almadı.”
“Liderlikle ilgili birtakım kısıtlamalar geldi, yazılı kurallar değil bunlar… Bu
kısıtlamalar kaldırılmalı. Milletvekili olmayan bir kişi lider olamaz. Üç dönem
milletvekili olan bir kişi de lider olamaz. Cumhurbaşkanı olan kişi de lider
olamaz. Bu kısıtlamalar bugün elimizi kolumuzu bağlamamış olabilir, ama
gelecekte bağlayabilir…
Parti liderliği başka bir şey, milletvekilliği başka bir şey. Yeni üç dönemdir
milletvekilliği yapan bir kişi hiç parti liderliği yapmamışsa, ‘Senin üçüncü
dönemin, sen lider olamazsın!’ denilemez. Belki de en iyi adam o. Biz kendimizi
kısıtlamış oluyoruz…”
“Aynı usulde göreve atanmaya razı olanlar, aynı usulde görevi bırakmaya da hazır
olmalıdır. Ben her zaman buna hazırdım. Ancak bu usul değişmeli ve daha nazik
yöntemler uygulanmalı. Başbakanlar da, bakanlar da yıllarca birlikte çalıştıkları
kişileri değiştiriyorsa, en azından birkaç gün önceden çağırıp, arayıp,
hizmetlerinden dolayı teşekkür etmeyi bilmeliler.”
“Başlangıçta doğru adımlar atılarak yönetilen bir konu daha sonra yanlış
söylemler yüzünden yönetilmesi zor bir meseleye dönüştü. Üzüntü bildirme,
taziyeye gitme ve artırılmış tazminat ödemenin ardından, ‘Ama onlar da
kaçakçıydı’, ‘Asker sınırda mayına basıyor da bunlar niye basmıyor?’ gibi sözler
söylenmesi ilk yapılanları değersiz hale getirdi.”
“Yabancı ülkelerdeki görkemli karşılamalar özellikle dünyanın büyük, önemli, etkili
ülkelerindeki üst düzey randevular, görüşmelerin öngörülenden daha uzun sürmesi
gibi konuların aşırı derecede önemsenen ve içeride hızla tüketilen siyasi
argümanlara dönüşmesini çok anlamsız buluyorum. Türkiye bu kompleksten
kurtulmalı, bunlara olması gerektiği kadar önem ve değer vermelidir… Mavi
Marmara olayı nedeniyle İsrail Başbakanı’nın, Obama’nın zorlamasıyla
özür dilemesi de ertesi gün Ankara billboardlarında iç siyasetin, hatta iç yerel
siyasetin tüketim malzemesi haline dönüştü. Bu önemli ve değerli kazanımlar bu
kadar kolayca heba edilmemeli. Bunlar hemen harcanacak kazançlar değildir.”