“Ben aşağıya insem Türkiye’yi eski parlak günlerine geri döndürürüm”

Abdullah-gul-tayyip-erdogan (1)

11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, Çankaya’daki yıllarını bir kitapta topladı. “Abdullah Gül’le 12 Yıl” isimli kitap, Türkiye siyasetinin son 12 yılının fotoğrafını Köşk’ten çekiyor.

Hürriyet’ten Çınar Oskay, Ahmet Sever ile bu kitabı konuştu. İşte röportajdan ve kitaptan bir bölüm:

“Sizce Erdoğan ile Abdullah Gül arasındaki ayrışma ne zaman başladı?
– Başlarda anlayış birliği vardı. Abdullah Gül, Türkiye’nin kurtuluşunun Avrupa Birliği yolu olduğunu görerek hareket etti. Bunun İslam coğrafyası açısından da umut olduğunu düşünüyordu. 2002- 2007 arası süreçte bir ‘altın çağ’ yaşandı diyebiliriz. Hatta bu 2009’a kadar devam etti. Ama 2009, 2010’dan itibaren reformlardan geriye dönüş başladı.


‘Yeni Türkiye’ döneminde farklı bir yola girildi, diyorsunuz…
– Evet. ‘Yeni Türkiye’ adı altında ‘Eski Türkiye’ye dönüş başladı. Refleksler, sorunlara yaklaşım hep eski Türkiye’nin anlayışı.


Neden böyle oldu?

– Bir sürü nedeni var. Biri, Abdullah Gül’ün hükümetten ayrılıp yukarı çıkması. Denge, fren işlevi görüyordu. Rota, pusula gibiydi. Herkesin enerjisini, dikkatini bir hedefe odaklıyordu.

Bir kişi bir ülkenin kaderini tayin edebilir mi?
– İyi bir lider ülkeyi belli bir istikamete kanalize edebilir. Çok kötü bir istikamete de kanalize edebilir. Ben liderleri önemseyenlerdenim.”

KİTAPTAN
DÖRT BAKANI DERHAL YÜCE DİVAN’A GÖNDERİRİM!

Abdullah Gül’ün olan bitenlerden sıtkının sıyrıldığını ve kenara çekilme kararı aldığını gözlemledik. Köşk’te durum değerlendirmesi yaparken “Ben aşağıya insem” diye söze girdi ve hepimizi umutlandıran şu cümleleri kurdu: “Türkiye’yi kısa sürede yıldızının parladığı döneme tekrar götürürüm. AB sürecini yeniden canlandırırım. Dış politikadaki yanlışları düzeltirim. Ülke çok kutuplaştı, bunu giderecek adımları peş peşe atarım. Demokratikleşmeye ağırlık veririm. Haklarında yolsuzluk iddiası bulunan dört bakanı derhal Yüce Divan’a gönderirim…”

ERDOĞAN, GÜL’ÜN AK PARTİ’YE DÖNMESİNİN ÖNÜNÜ NASIL KESTİ?

Cumhurbaşkanı görev süresi bittiğinde ‘şüphesiz, kurucusu olduğu partisine döneceğini’ açıkladı. (…) MKYK toplantısı sürerken Sadullah Ergin söz alarak Gül’ün açıklaması hakkında bilgi verdi ve bu gelişmeyi dikkate alarak, olağanüstü kongreyi ileri bir tarihe ertelemenin daha doğru olacağını söyledi. Ancak, söz alanların sayısının giderek arttığını gören Erdoğan, müdahale ederek konuyu kapattı. Gül son derece rahattı: “Artık kimse bana ‘Partiye döneceğine dair bir işaret vermedin, sessiz kaldın’ diyemez. Ben üzerime düşeni yaptım.”

VEFA KONGRESİNDE VEFASIZLIK

27 Ağustos’ta Davutoğlu oybirliğiyle genel başkan seçildi. “Bu bir veda değil, vefa kongresi” dedi. Ancak Erdoğan’a övgüler düzerken kendisini başbakan olduğu dönemde başdanışmanı yapan, büyükelçi unvanı verdiren, siyasete sokan, dışişleri bakanı olmasında etkin rol oynayan Cumhurbaşkanı Gül’ün adını bir kez bile anmadı. AK Parti’nin belde ve köy temsilcilerine kadar selamlamadık kimseyi bırakmadı. Cumhurbaşkanı bu konuyla ilgili tek kelime etmedi. Ancak Davutoğlu’nun konuşmasını okuduğunda yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu.

SEN SURİYE’NİN DIŞİŞLERİ BAKANI MISIN?

Gül, hükümetin genelde dış politikasını, özellikle de Suriye ve Mısır dış politikalarını doğru bulmuyordu. Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sanki Türkiye’den çok Mısır ve Suriye’nin başbakanı ve dışişleri bakanı gibi davranarak çok ileri gittiğini, bunun Türkiye’nin menfaatlerine de aykırı olduğunu, kantarın topuzunun kaçtığını düşünüyordu. Bunu Davutoğlu’nun yüzüne de söyledi. İKİLİ OYNAYANLARI BİLİYORDU Gül’ü ikna etmek için AK Parti’den ziyarete gelen bakan ve milletvekilleri çok fazlaydı. Ama ortada bir sorun vardı. Yanına gelip “Ne olur partinin başına geçin” diyenler, birkaç istisna dışında partinin içinde, TBMM’de Abdullah Gül’ün adını dahi telaffuz etmekten çekiniyorlardı. Ayrıca ikili oynayanlar, yani Köşk’te başka, aşağıda başka konuşanlar da vardı. Ve bunlar Gül’ün kulağına da geliyordu.

BÜLENT ARINÇ’I İSTİFADAN DÖNDÜRDÜ

4 Kasım 2013’te Başbakan kızlı erkekli aynı evde kalan öğrencilerin denetleneceğini söyledi. Arınç bunu kesin bir dille yalanladı. “Asparagas” dedi. Başbakan ise ertesi gün Arınç’ı açığa düşürdü. Arınç “Birilerinin kum torbası olmak istemem” dedi. (…) Başbakan karşılaşmalarında Arınç’a son derece sert tepki göstermiş ve yaralayıcı ifadeler kullanmıştı. Arınç da kırgın ve küskün bir şekilde istifa kararı alıp evine çekilmişti. Geri dönmeye niyeti yoktu. Arınç, Gezi olayları sırasında da istifanın eşiğine gelmişti. Aynı günün akşamı geç saatlerde üç bakan Gül’den acil randevu talebinde bulundu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Kültür Bakanı Ömer Çelik… Devreye girmesini rica ettiler. Gül, telefonla Arınç’ı aradı ve uzun bir görüşmenin sonunda onu zor da olsa kararından vazgeçirdi.”

Röportajın tamamını okumak için: http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/29274491.asp

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat