Canlı var mı canlı?

tumblr_inline_mqq6eiiKXi1qz4rgp

Kavuşmalar, ayrılıklar, sevinçler, hüzünler… Ankara Gar’ı dile gelse ne hikayeler anlatır bize kim bilir…Ama dünden sonra Ankara Gar’ı bize sadece büyük bir acıya tanıklık ettiğini anlatacaktır. Bize bir hikaye anlat dediğinizde “o meşum gün renk renk giyinmiş, her yaştan insan neşeyle burada toplandı. Tanıdıklar kucaklaşıyor, gençler el ele tutuşmuş şarkılar söylüyordu…Birden gök yüzü karardı, her yer kıpkırmızı kan deryasına döndü, işte o gün bugündür ben artık bildiğiniz Gar değilim, tarifsiz bir acının; göz yaşının ve barış isterken ölenlere tanıklık eden bir yerim” diyecektir.

Hatta “acım o kadar büyük ki her şeyi anlatmaya yüreğim elvermez, siz en iyisi Fatih Pınar’ın videosunu izleyin ,adı “10.04: Vuruldun ey halkım, unutma!” diye ısrar edecektir.

Bu videoyu mutlaka izleyin. Dayanamasanız da sonuna kadar izleyin. Bir daha böyle bir felaketin yaşanmasını istemiyorsanız, çığlığınızı bastırın ve o kan gölünde yatan onlarca masum insanın parçalanmış bedenine bakın. “Canlı var mı canlı?” sesleriyle yaşayan biri var mı diye cansız bedenlerin arasında acıyla dolaşanların çığlığını duyun!

Bugün Gar’ın kırılan camları onarılmış, kana boyanan sokaklar yıkanmış. Ama Gar, dün tanıklık ettiği felaketin etkisini üzerinden atamamış, muhtemelen hiç bir zaman da atamayacak. Ve biz her tren düdüğü duyduğumuzda 10 Ekim 2015 Cumartesi günü saat 10.04′ de hayatımızın nasıl değiştiğini hatırlayacağız. “Barış, eşitlik, özgürlük, adalet” diye haykırmak için orada toplananların anısı önünde saygıyla sessizliğe bürünürken bu canavarlığı kimlerin yaptığını soracağız.

Tren düdüğünü duyduğumuzda biz, “Ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı” diyenlerin canını alıp, cansız bedenleri üzerine ‘barış’ pankartları serdiklerini hatırlarken, savaştan medet umanlar silahların susma ihtimalini susturmanın, mafya liderine miting yaptırıp “oluk oluk kan akacak” dedirtmelerinin utancını yaşayacaklar…

Tren düdüğü hepimizin çığlığı olacak ve bu katliamın sorumlularının beyninde de yankılanacak. Biz unutsak bile trenin düdüğü onlara unutturmayacak. Tren her perona girdiğinde ya da her perondan ayrılışında bizim adımıza hesap soracak, en büyüğünden küçüğüne yetkili olanlara hesap verme sorumluluğunu hatırlatacak. Bunu hem de hiç durmaksızın yapacak…Sadece Ankara’nın değil, Suruç’un da, Diyarbakır’ın da, hatta Gezi’nin, Cizre’de buzdolabında cansız bedeni saklanan Meryem’in de hesabını soracak!.

Ankara Garı’na her gün yolu düşen onbinlerce insan her tren düdüğü duyduğunda 7 Haziran’da oylarının niçin milli iradeden sayılmadığını soracak, o günden sonra can veren yüzlerce asker, polis, her yaştan sivil insanın niçin öldüğünü sorgulayacak. “Neden hep sıvasız evlerin çocukları ölüyor?” diyecek…Zenginlik, özgürlük vaat edenlerin sadece kendilerinin zengin ve özgür olduğunu, kendisine layık görülenin yalnızca fakirlik,ölüm ve korku olduğunu tüm çıplaklığıyla görecek..

Hepimiz her tren düdüğü duyduğumuzda bu ülkede birilerinin rejim değişmiştir artık derken, yandaşların sırtını halkın devlet imkanları ve ihaleleriyle sıvazlarken, halkın vergilerini istediği gibi kullanırken, Türkiye’yi değerli(!) yalnızlığa mahkum eden politikaları izlerken, Cizre’de; Nusaybin’de; Sur’da; Bismil’de sokağa çıkma yasakları ilan ederken, Cumhurbaşkanını, Başbakanı ve AKP’yi eleştirdiği için gazetecileri, muhalifleri tutuklarken yetkili olanların hesap vermeye hiç yanaşmadıklarını hatırlayacağız.

Zaten dün Başbakan’ın ağzından “tek parti hükümeti olsak tüm sorumluluğu üstlenmekten kaçınmazdık, bu hükümet AKP hükümeti değildir” diyerek yetkili ama sorumsuz olduklarını öğrendik.

Siz istediğiniz kadar siyasi ve idari sorumluluk üstlenmeyin. Sakın istifa etmeyin, hatta kameralara gülümseyin! Sosyal medyayı sansürleyerek, yayın yasakları ile her şeyi örtebileceğinizi düşünün. Bilin ki trenin düdüğü hiç susmayacak. Çünkü o bizim çığlığımız ve o çığlık kulaklarınızı sağır edecek.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat