Çocuklar ölürken susanlar…

2161092-siyah-beyaz-cocuklar

Haziran seçimlerinin sonuçları milli iradenin sandığa yansıması olarak kabul edilmediği için, tekrarlayacağımız seçimlere topu topu dört hafta kaldı.

Gazetelerin, ajansların ‘çatışma’ diye duyurdukları, neyin çatışması olduğunu bir türlü anlayamadığımız kanlı olaylarda gençler, çocuklar, polisler, askerler birer birer ölürken, partiler de birer birer seçim kampanyalarını ve sloganlarını açıklıyorlar. Sanki her şey olağan seyrinde cereyan ediyormuş gibi…

Bismil’de bugün bir çocuk daha ölmüş. Elif, Agit ve şimdi de Berat Güzel…Dün de Adana’da iki polis memuru. Her yerde acı var, gözyaşı var.

Ortalık kan gölü. Her gün ölüm haberlerine uyanıyoruz. Ya bir çocuk ölüyor, ya bir çocuk babasız kalıyor…Güneydoğu kentlerinden , kasabalarından , köylerinden önce birkaç çatışma haberi düşüyor medyaya, ardından sokağa çıkma yasakları ve ölen çocukların fotoğrafları…

Cenazelerin ardı arkası gelmiyor…

Önümde iki fotoğraf. Biri şehit düşen binbaşı babasının fotoğrafına sıkıca sarılmış, acıyla katılarak ağlayan kız çocuğunun ,diğeri de henüz 8 yaşındayken ölen Elif’in fotoğrafı.

İkisi de o fotoğraflardan kocaman gözleriyle yüzümüze bakıp soruyorlar: “Neden?”

Toplum olmayı becerebilmiş içinde birazcık ahlak, vicdan, insanlık vb.değerler barındıran topluluklarda infial yaratması gereken bu ölümlere normalmiş gibi davranıyoruz. Zaten silahlı çatışmanın tarafları da çocukların ölümüne “collateral damage” gözüyle bakıyor. Yok yok sadece çatışmanın tarafları değil, hepimiz öyle bakıyoruz!.. Çünkü artık bir toplum olmaktan çok, birilerinin bizi ayırdığı kampların bir parçasıyız. Öyle kamplaşmışız ki, ülkeyi yönetenlerin dahi ölü çocukları
ayrıştırması karşısında utanmıyoruz.

Çocuklara neden öldüklerini, neden babasız kaldıklarını açıklamak gibi bir derdimiz yok. Derdimiz çocukların ölmeyeceği bir dünya yaratmak da değil. Zaten din eğitiminin önemini anlatırken bile iyi ve güzel ahlaklı bireyler yetiştirmekten bahsetmiyoruz, kendi ölüsünü yıkayacak bilginin gerekliliğinin altını çiziyoruz. Varsa yoksa ölüm…

Her çocuk öldüğünde biraz daha kötülüğe saplanmış olmayı umursamadan, o çocukların cansız bedenleri üzerinde tepinerek hayatımıza devam ediyoruz. Oysa o çocuklarla birlikte hepimiz ölüyoruz. Bir toplum dahi olmayı beceremeden sessizliğimizle ve umursamazlığımızla yarattığımız kan deryasında boğulduğumuzu görmüyoruz.

Tarih çocukların ölümleri üzerinden kendi siyasi geleceklerini inşa etmeye kalkışanlara geçit veren, dünyadan ve gerçeklerden kopmuş, ahlakını, vicdanını ve insanlığını unutmuş ,kötülüğün sıradanlaştığı toplumların korkunç bir sona koştuğuna dair sayısız örnekle doludur.

Şunun şurasında bir ay sonra sandığa gideceğiz. Ama, bu seçim bildiğimiz hiçbir seçime benzemiyor!.. Ya kötülüğün sıradanlaşmasına yol vereceğiz ve daha çok çocuğu toprağa koyacağız ya da kolay olmasa da, hep birlikte iyileşmek ve yaralarımızı sarmak için bir kapı aralayacağız.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat