İran’la yükseköğrenimde işbirliğine doğru

iranturkiye

Kafkasya Üniversiteler Birliği (KÜNİB) geçen hafta Tebriz’de bir araya geldi.

Türkiye, İran İslam Cumhuriyeti, Azerbaycan ve Gürcistan’dan devlet adamları, rektörler, bürokratlar ve akademisyenlerin katıldığı toplantının bölge için önemi açık.

Söz konusu toplantıya YÖK’ün de üst düzeyde katılması da anlamlı.

Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Korkmaz aynı zamanda KÜNİB Başkanı.

Bölge Üniversiteleri arasında işbirliği konusunda Rektör Korkmaz’la birlikte diğer rektörlerin de katkısını unutmamak lazım.

Bu çerçevede Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’ın İpekyolu Üniversiteleri projesi dikkat çekmektedir. Buna Ağrı İbrahim Çeçen, Iğdır, Bitlis Eren ve Yüzüncü Yıl Üniversitelerinin katkılarını da eklemek lazım.

Bölge rektörlerinin bir araya gelerek bölge sorunlarını “bilgi temelinde” tartışmaları kadar doğal bir şey olamaz.

Başka bir açıdan bakılınca geç bile kalındığı söylenebilir.

Coğrafyanın geleceğimize karar verdiğini nedense unutuyoruz. Bu Coğrafyada yaşayan insanlar olarak bunu hesaba katmamanın sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.

Tebrizli Şems olmadan, Mevlana’yı anlamak mümkün mü?

Ünlü Kur’an yorumcusu Kadı Beydavî’nin Şiraz’lı olduğunu ve hayatının son dönemini Tebriz’de geçirdiğini unutabilir miyiz?

Osmanlı medreselerinde asırlarca ders kitabı olarak okutulan tefsirini Tebriz’de yazmıştı.

Ahmed- Hani, Ali Kuşçu, Uluğ Bey, Biruni, Ahmed Yesevi…

Bu listeyi uzatmak mümkündür.

Bir zamanlar bu coğrafyadan bir İpekyolu geçirdi.

Bu sadece ticaretin, sanatın, edebiyatın yapıldığı ve yayıldığı bir yol değildi. Bölgeyi ve dünyayı aydınlatan bir bilim yoluydu.

Kaşgar, Semerkant, Buhara, Belh, ve Merv’den gelen ilim yolu, Tebriz üzerinden Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’a ulaşırdı. Bu çift yönlü bir bilgi otobanıydı.

Ortak kültürümüzün mimarları olan bu ulu şahsiyetler ulus devletin çizdiği sınırlara sığmayacak kadar büyüktür.

Dün olduğu gibi, yarın da bitkilikte yaşamamızın ortak referans kodları ve çimentosudurlar.

Bundan dolayı, bu Coğrafyada yetişen değerleri yeniden anlama ve yorumlama zamandır.

Birbirini tanımayan, kültür ve dillerini bilmeyen; kültürel, dini ve etnik farklıklarını zenginlik olarak göremeyenlerin çatışma kültüründen şikâyete hakları yoktur.

Buna dense dense “Coğrafyanın İntikamı” denir.

Tabir Robert D. Kaplan’a ait.

Kaplan “Coğrafyanın İntikamı: Harita Bize Yaklaşan Çatışmalar Hakkında Ne Söyler ve Kadere Karşı Savaş” isimli son kitabında konuyu ayrıntılı olarak açıklar.

Aslında Kaplan’dan çok önce İbn Haldun Coğrafyanın karakterimiz üzerinde olduğu gibi, kaderimiz üzerinde de belirleyici olduğunu açıklamıştı.

Bunun anlamı, bu bölgede dün birlikte yaşadığımız gibi; yarın da yine birlikte yaşayacağız. Birbirimizi daha iyi anlamak için yükseköğretim eğitim kurumlarımızda dillerimize ve kültürlerimize daha çok yer vermek zorundayız.

Yoksa dünyanın öbür köşesinden gelenler hem aramıza girer, hem de onlar üzerinden anlaşmak ve konuşmak zorunda kalırız.

Bölgenin siyasi, etnik ve kültürel olarak hareketlendiği; emperyal güçlerin bölgeye ilgi duyduğu bir bağlamda bölgenin çocukları olarak akademisyenlerin ve araştırmacıların bir araya gelmesi anlamlıdır.

Bu coğrafyada yaşayan halklar ve komşular arasındaki önyargıların yıkılması için bu tür girişimler bir adım olabilir.

Dahası, Türkiye Üniversiteleri bölge ülkeleri ve özellikle de İranlı öğrenciler için yeni bir cazibe merkezi olabilir.

Bunun için üniversitelerimizin ör yargılardan sıyrılarak kendilerini çok iyi tanıtmaları; bölge üniversiteleri dâhil olmak üzere İran üniversiteleri ile işbirliğini artırmaları gerekiyor.

Kafkasya Üniversiteler Birliğinin girişimi tüm bunlar dikkate alındığında önemi daha da artmaktadır.

Türkiye sadece İran’la değil, aynı coğrafyayı paylaştığımız diğer ülkelerle de yükseköğretim alanında ikili işbirliği yapmalıdır.

Türkiye’nin bölgede OECD’ye üye tek ülke olduğu; dahası Batı ile olan ilişkileri ve tecrübeleri bakımında yine farklı bir konumu olduğu da dikkate alınmalıdır.

Tebriz toplantısının bize öğrettiği ilk ders COĞRAFYAdır.

İçerisinde doğduğumuz ve büyüdüğümüz Coğrafyamızı dikkate almadığımız takdirde, geleceğimizi belirlemede ciddi sorunlar yaşayacağımız kesin.

Buna “Coğrafyanın intikamı”  da diyebilirsiniz.

Bundan dolayı, bölgesel sorunlarımızı eğitim temelinde yeniden tartışmak ve çözüm yolları aramak zorundayız. İran ve bölge ülkeleri bu konuda Türkiye’nin tecrübesinden yararlanabilir. YÖK bu konuda daha çok inisiyatif üstlenebilir.

The Times Higher Education’ın 2015 dünyanın en iyi üniversiteleri listesine Türkiye’den Sabancı, Bilkent ve Koç Üniversiteleri girdi.

Üçünün de vakıf üniversitesi olması anlamlıdır.

Bu üniversitelerimiz hem devlet, hem de komşu ülkelere başarılarını ve tecrübelerini paylaşabilirler.

Bölge ülkeleri birbirlerinin “iyi örneklerinden” yararlanabilir; başta eğitimin kalitesi, akreditasyon, diplomaların karşılıklı denkliğinin kabulü ve AR-GE olmak üzere her alanda işbirliği yapabilirler.

Öğrenci ve akademik değişim programları ile bu iş birliği güçlendirilebilir.

Kısacası, Coğrafyanın verdiği dersi dikkate almarak ortak geleceğimizi birlikte inşa etmek mecburiyetindeyiz.

 

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat