Nobel Barış Ödülü’nün düşündürdükleri…

155745

Nobel Barış Ödülü’nün Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü’ne verilmesinin ardından, Twitter ortamında “barışa tutunsaydık bu ödül bizim olabilirdi” diye yazdım. Hele ,Nobel Komitesi’nin “Ulusal Diyalog Dörtlüsü, ülke sivil savaşın eşiğindeyken alternatif, barışçıl siyasi süreci başlatarak ve cinsiyet, siyasi görüş ya da dini inanış ayrımı yapmadan tüm halkın temel haklarını garanti altına alan bir anayasal hükümet sisteminin kurulmasına imkan sağlayarak bu ödüle layık görülmüştür” açıklamasını okurken kaybettiğimiz demokratik bir hukuk devletinde barış, huzur ve güven içinde yaşama olanağını düşününce çok hüzünlendim…

Türkiye’de demokrasi, eşitlik, özgürlük ve hukuk devleti talep edenlerin ülkeyi yönetenler tarafından nasıl hedef gösterildiğini, nasıl hain ilan edildiğini ve nasıl yalnız bırakıldığını hatırlamak bile insanın canını acıtırken, büyük bir felaketin arefesinde olduğumuzu nereden bilecektim?..

Çatısı altında Tunus Genel İş Sendikası, Tunus Sanayi Konfederasyonu, Tunus İnsan Hakları Birliği ve Tunus Barolar Birliği örgütleri bulunan Ulusal Diyalog Dörtlüsü Nobel ödülüne layık görülmenin haklı gururunu yaşarken, biz de başkentin göbeğinde bombalı saldırıda 102 kişi öldürülüyordu. Ölenler tıpkı Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü gibi barış isteyen, ayrımcılık yapmadan hukuk devleti güvencesi altında eşit ve özgür yaşamı talep etmek için orada toplanan sendikacılar, hukukçular, doktorlar, öğretmenler, gençlerdi…

Askeri darbeyle iktidara gelen ve 23 yıldan beri ülkeyi demir yumrukla yöneten, çok sayıda muhalifi hapseden, medya üzerinde sıkı kontrol uygulayan ve yolsuzluklara karışan, “mafya tarzı” bir yolsuzluk ağı kuran, eşine devlet arazisi, damadına banka veren Zeynel Bin Ali’nin ülkeyi terketmesinin ardından çıkan karışıklıklardan, iç savaş uçurumuna düşmekten ve Mısır’da olduğu gibi bir başka otoriter yönetime savrulmaktan Tunus’u kurtaran Diyalog Dörtlüsü Nobel’i fazlasıyla haketti.

Tunus Diyalog Dörtlüsü’nün hakkını teslim ettikten sonra Tunus’u çok ama çok kıskandığımı söylemeliyim.

Bizim demokrasi yürüyüşümüz onlardan çok öncesine uzanır. Üstelik uzatmalı da olsa Avrupa Birliği’ne tam üyelik adaylığımız ve dolayısıyla Kopenhag kriterlerini gerçekleştirme taahhüdümüz var. Ekonomimiz Tunus’tan çok daha fonksiyonel, büyük, derin ve global ekonomiye eklemlenmiş. İş örgütlerimiz, sendikalarımız, sivil toplumumuz, sorunlu da olsa medyamız, üniversitelerimiz çok daha güçlü ve dünyaya açık. Bugüne kadar düzgün seçim yapmayı da başardık. iktidar çoğunluğunu kazanamayan partiler, halkın iradesine saygı göstererek muhalefete geçtiler.

Ne var ki, bize bir şeyler oldu… Zeynel Bin Ali’nin Tunus’tan kaçtığı 2011 yılı Ocak ayına kadar demokrasi deneyimi, hukuk devleti, eşitlik, adalet, çok seslilik, güvenli ve güvenilir ülke kriterlerinde Tunus’u fersah fersah geçen Türkiye, bugün Tunus’un ardından imrenerek bakan bir ülke haline geldi. Onlar çoğulcu demokrasiye koşarken ve iç barışa sıkı sıkıya sarılırken, biz birer birer demokratik kurumları paketleyip rafa kaldırdık. Çoğulculuğumuzu çoktan kaybettik ve ülkenin bir yarısı diğer yarısına korku ve kuşkuyla bakar hale geldi. Tüm renklerimizi ve sesimizi kaybettik. Hepimiz sanki birer zombiye dönüştük. Birbirimizin etinden, kanından besleniyoruz.

Eleştirinin vatan hainliği sayıldığı, yasakların toplumu nefessiz bıraktığı, sansürün herkesi karanlıkta bıraktığı, ülkeyi yönetenlerin toplumu biz ve ötekiler diye böldüğü ve beşer onar hatta artık yüzer yüzer öldüğümüz, derdimizin çocuklarımızı sadece hayatta tutmak olduğu bir Türkiye’den yeniden geleceğe güvenle, güler yüzle ve umutla bakan bir Türkiye’ye tekrar kavuşmak için bizim de ulusal diyalog sürecini başlatmamızın zamanı gelmedi mi?

Tunusluların yaptığını biz neden yapamayalım? Neden çoğulculuğumuza, adalete, özgür bir dünyaya, eşitliğe, barış içinde bir geleceğe koşmayalım? Buna verilecek bir cevabınız var mı? Yoksa bunca badireden sonra bir toplum olmayı hala başaramadık, sadece acılarını bile paylaşamayan dağılmakta olan bir insanlar topluluğu muyuz?..

Oysa hala İnsanın ,iyiliğin , iyilikten ümit kesmeyen inancın ,kötülüğün kazanmasına direnmenin öyküsünü hep birlikte yeniden yazabiliriz. Yeter ki korkularımızdan başka korkacak birşey olmadığını kavrayalım ve Tunuslular kadar cesur olalım. Üstelik bizim onlardan çok daha derin bir demokrasi deneyimimiz var.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat