Önceliğimiz ne olmalı? Parlamenter Sistem mi, Başkanlık Sistemi mi?

tbmm-genel-kurul-720x340

 

1961 Anayasası’nı hazırlayan kurucu meclisin tamamına yakını CHP yanlısıydı. CHP’nin 1957’deki “İlk Hedefler Beyannamesi”nde belirtilen istekleri doğrultusunda “kuvvetler ayrılığı”  ilkesine dayalı, yargı bağımsızlığını, fikir ve düşünce özgürlüğünü sağlayan, sendika haklarını genişleten yeni bir anayasa yapıldı. 61 Anayasası bu özellikleri ile demokrasi tarihimizde önemli bir aşamadır. Bu anayasanın en önemli handikapı yeni ihdas edilen Anayasa Mahkemesi ile yüksek yargı organlarına, yürütme erkine karşı bir nevi “vesayet” işlevi tanımasıydı. CHP ve aydınlar sandıktan çıkacak sonuçlara güvenmiyorlar, 1950’de DP’nin iktidara gelmiş olmasını “karşı devrim” olarak nitelendiriyorlar, benzer durumların yaşanmaması için bariyer oluşturmak istiyorlardı. Bu maksatla yüksek yargı organlarında yer alacak isimlerin kendi aralarından kast sistemine benzer tarzda kapalı devre halinde seçilmelerini sağlayacak bir sistem benimsendi. Bunun sonucu olarak o tarihten itibaren siyasi iktidarlarla Anayasa Mahkemesi ve Danıştay arasında sık sık gerginlikler yaşandı. Yargı vesayeti meselesi sürekli tartışma konusu oldu.

Diğer taraftan Cumhuriyet döneminde “kışladan ilk çıkış” olan ve çok kolay başarılan 27 Mayıs darbesi Silahlı Kuvvetler içerisinde kendini sürekli hissettiren bir müdahale eğilimi yarattı. Bu eğilimin tezahürleri halinde “Cumhuriyeti koruma ve kollama” gerekçesiyle darbeler ve müdahale girişimleri oldu. Bu yapılanların etkisiyle ağır aksak da olsa belirli bir rota üzerinde yol alan demokrasimiz, defalarca kesintiye uğradı. Siyasi partilerin kapatılması, siyasi yargılamalar, yasaklar demokrasilerin varlığı için şart olan kurumsal ve kültürel geleneğin oluşumunu engelledi.

Türkiye’nin demokrasi konusunda Kanun-i Esasi’den, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e intikal eden belirli bir birikimi ve tecrübesi vardır. Bu yaşananlar şunu ortaya koyuyor: Halk iradesi demek olan demokrasi, ancak kuvvetler ayrılığı varsa, siyasi iktidar hukukla sınırlandırılmışsa, yargı bağımsız ise, denge-fren sistemi tesis edilmişse düzenin adı liberal-çağdaş demokrasi olur. Bunlar yoksa, eksikse rejimin adı ne olursa olsun demokrasiyle bağdaşmayan otoriter bir yönetim mevcuttur.

Türkiye’de son bir yılda yapılan yasal düzenlemeler ve değişiklikler demokrasimizin eksikliklerini gidermek bir yana, sistemin özünü zedeliyor. Yürürlükteki anayasa değişmediği halde fiilen kuvvetler birliğine geçiliyor. Meşruiyetin tek kaynağı olarak seçim sonuçlarının görülmesi, kuvvetler ayrılığının ataerkil bir anlayışla icraat yapılmasına engel sayılması “milli iradecilik” konusunu yeniden gündeme getiriyor.

Aslında iktidarın bugün isteyip de yapamadığı hiçbir şey yok. Dilediği kanunları seri şekilde paketler halinde çıkarabiliyor. Kanun kuvvetinde kararnamelerle kurumları baştan aşağı yeniden düzenleyebiliyor. Bu hususta Ali Bayramoğlu Yeni Şafak’ta şunları yazmıştı: “Nitekim cemaatle mücadele yargıdan bürokrasiye devlet alanını liyakat esasına göre yeniden yapılandırma politikasından çok, sadakat esasına göre tasfiye esasına dayanıyor ve o mevcut sistemi yeniden üretiyor.”

HSYK’nın yapısının iktidarın istediği tarzda düzenlenmesinden sonra yargının kontrolünün önemli ölçüde Bakanlığın kontrolüne geçmiş olması, yargı bağımsızlığını 61 Anayasası’ndan önceki duruma dönüştürdü. Bu durum şu anda siyasi iktidara avantaj sağlar gibi gözükse de, yakın gelecekte bağımsızlığı zedelenen bir yargının yol açacağı sıkıntıları iktidarıyla muhalefetiyle herkesin çekmesi kaçınılmazdır.

Hukuk herkes için elzemdir” sözü çok bilinen ve kabul gören bir kuraldır. Zor ve çileli dönemlerden sonra sahip olduğumuz hukukun ve demokratik değerlerin kıymetini bilmezsek, bunları siyasi hesaplar, heves ve ihtiraslar uğruna harcamaya kalkışırsak yeniden sahiplenmemiz çok daha çetin ve meşakkatli çabalar gerektirir.

Parlamenter sistemi güçlendirmek, demokrasimizin eksiklerini bir an önce gidermek, hukuk devleti olma idealinin altını doldurmak önceliğimiz olmalıdır.

 

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat