“Bizimle neden uğraşıyorlar, bizi neden rahat bırakmıyorlar?”

hayrunnisa-gul-akpmde-konustu-6250-460x258

7 Haziran seçimlerinde 13 yıllık iktidarını kaybeden AKP’de sular durulmuyor. AKP’nin kurucuları Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan arasındaki ‘soğuk savaş’ artık manşetlere taşınmaya başladı. Çatlak büyüyor.

AKP’nin iki kurucusu Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül arasında yaşanan derin kırılma her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Son olarak, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde başdanışmanlığını yapan Ahmet Sever’in kaleme aldığı kitap, iki isim arasındaki ‘kardeşlik hukuku’nun rafa kalktığını bir kez daha ortaya koydu. Kitabın, yayımlanmadan önce bizzat Gül tarafından okunması ve onaylanması, 11. Cumhurbaşkanı’nın Erdoğan’a karşı elindeki kartları artık daha açık oynayacağının göstergesi. Aslında 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Gezi sürecine, dış politikadan 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına kadar Erdoğan ve Gül arasında yaşanan çekişme Ankara gazetecileri tarafından uzun süredir biliniyordu. Sever’in kitabı, bu bilgileri teyit etmiş oldu.

Gül cephesinden bakıldığında, Erdoğan’a karşı duyulan rahatsızlık iki ana başlıkta toplanıyor. Birincisi ülke yönetimiyle ilgili Erdoğan’ın tasarrufları, ikincisi ise Gül’ün siyasete dönüş yolunun ‘nezaketsiz’ bir biçimde kapatılmış olması. Her iki başlığı da biraz açıp ayrıntılandıralım. Gül, son dönemde görüştüğü isimlere, kurucusu olduğu partiyi artık tanıyamadığını söylüyor. Erdoğan’ın ve birçok arkadaşının davranışlarına anlam veremiyor ve eski partisini geri istiyor. Parti içinden de Gül’ün bu tezini destekleyen ve 11. Cumhurbaşkanı’na ‘partinin başına geç’ diyen hatırı sayılır isimler var. Gül, ülkenin AB sürecinden sapmasından ve demokratik reformların rafa kaldırılmasından rahatsız. Dış politikada Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun hamasi söylemleri ile ‘ittihatçı’ yaklaşımlarının ülkeyi felakete sürüklediğini düşünüyor. Davutoğlu’na ‘Sen Suriye’nin dışişleri bakanı mısın?” diye sorması da bu şuuraltı müktesebatın bir tezahürü. Yine Erdoğan ve Davutoğlu’nun teşvikleriyle Gazze seferine çıkan ve İsrail’in vahşi saldırısına uğrayan Mavi Marmara olayında da Gül bambaşka bir yerde durdu. Türkiye’nin İsrail ile savaşa sürüklendiğini düşünüyordu. Gezi Parkı eylemlerini ‘demokratik tepki’ olarak değerlendiren Gül, ‘darbe’, ‘faiz lobisi’, ‘dış güçler’ gibi argümanları gülerek karşılıyordu. Yine 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında, Erdoğan’ın kullandığı ‘darbe’ tezini desteklemedi ve haklarında kuvvetli iddialar bulunan dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesini istedi.

İki lider arasında yaşanan çatışmanın bir diğer boyutu ise daha kişisel. Gül, kendisinin bir kez daha seçilmesini engellemek için çıkarılan yasayı da AKP kongresinin Köşk’teki görev süresinin bitiminden bir gün önce alelacele toplanmasını da sindiremiyor. Bu iki hamlenin bizzat Erdoğan tarafından, kendisini siyaset denkleminin dışında bırakmak için yapıldığı kanaatini taşıyor. Bütün bunlarla birlikte, Hayrünnisa Gül’ün Erdoğan’a karşı tutumunun ise çok daha sert olduğunu not etmekte fayda var. Eski First Lady, Erdoğan ve çevresini kastederek “Bizimle neden uğraşıyorlar, bizi niye rahat bırakmıyorlar?” şeklinde serzenişte bulunuyor.

(Kaynak: Zaman)

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat