Kabile inancı kırılırken

sssss

S. Levent Uğurlu

Tarih 3 Eylül 2006. Türkiye, Çukurca Köprülü Sınır Taburu’nda PKK saldırısı sonucu şehit düşen Asteğmen Zeki Burak Okay’ın cenaze töreninde anne Neriman Okay’ın söylediklerine kulak kesildi birden. Şaşkındı herkes. Bir o kadar da düşünceli. “Benim oğlum daha eline silah almamıştı, benim oğlum savaşı nereden bilsin. O daha bir arkadaşıyla bile kavga etmemiş birisiydi, dağda ne işi vardı?” diye sormuştu Neriman Okay.
Baba Sezai Okay ise, önce evinin önüne toplanıp slogan atan grubu, “Şehidin babası var, size konuşmak düşmez” diyerek susturdu. Sonra, “Şehitliğiyle övünmeyelim. Çocuğumu bu vatana helal etmiyorum. Benim evladım şehit değil. Çünkü savaşa gitmedi. Çanakkale’de, İnönü’de, Anafartalar’da savaşmadı. Benim oğlum, ne olduğu belirsiz bir savaşın içinde. Benim çocuğum bir tek silah bile atmadı. Bir tek kurşun atamayan çocuk, sınırda bu ülkeyi nasıl korur?” dedi.

Toplum ard arda gelen ölüm haberleriyle sarsılırken, ülkenin batısından, Bursa’dan gelen bu ezberbozan bu açıklamalar kafaları bulandırdı. Evet, neden diye sordu herkes. Bir kartopu çığa dönüşmüştü sanki. Sonraki şehit cenazelerinde bu ve buna benzer sesler çoğalmaya başladı. Bir kırılma noktasıydı.

23 Ağustos 2015 tarihindeyse yükselen ses biraz daha farklıydı. Apoletli bir adam bayrağa sarılı tabutun başında bir şeyler anlatıyordu. Yarbay Mehmet Alkan. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki Ayvalık Jandarma Karakoluna düzenlenen saldırıda şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyiydi. Üniformasıyla gelmişti. “Buranın vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Şu güne kadar çözüm diyenler neden şimdi ‘sonuna kadar savaş’ diyor” dedi. Apoletli adam haykırıyordu. Olay, alışılagelmişlerin çok dışındaydı. Bir asker, savaştan olan şikayetini anlatıyordu. Ölen, kendisi gibi asker olan kardeşiydi. Kartopu çığa dönüşür mü bu kez bilinmez. Fakat bu kör savaşın anlamsızlığını, sorunun silahla çözülemeyeceğini ordunun yüksek komuta kademesi de dahil aklını ve mantığını yitirmemiş herkes bilmektedir.

Peki, ya Kürtler? PKK cenazelerinde ne olup bittiğini pek bilmeyiz. Medya oralarda ne olup bittiğini yansıtmaz. Yansıtsa da haberleri veriş biçimiyle toplumda karşılıklı bir anlayış ve empati duygusunu hareketlendirecek yayınlar yapacağını pek sanmam. Oralarda ne olup bittiğini bilmesek de tablonun batıdan farklı olduğunu düşünmüyorum. Bu savaş herkesi yıprattı. Kürtler de Türkler de “neden” sorusunu sormaya devam ediyor. Toplumun gerçekleri siyasetin sözde gerçeklerinin önüne geçiyor. Ve kabile inancı kırılmakta… Çünkü her iki taraf da bireylerin kolektivite için kurban edildiğinin farkında. Sözde “fayda” adına bunun haklı olabileceği şeklindeki kabile inancını artık muhafaza etmiyor, etmek istemiyor. Bu anlayışla kalıcı barışın tesis edilemeyeceğini de görüyor.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat