Ne oldu bize?

birlik

Cizre’de sekiz gün süren sokağa çıkma yasağı kalktı. Medyaya, ajanslara düşen görüntüler korkunç. Fotoğrafların altında Cizre yazmasa Suriye’den bir görüntü sanacağız. Çoluk çocuk bütün Cizre halkı terörist yerine konulmuş, günlerce aç; susuz; elektriksiz ; doktorsuz bırakılmış.

Bu kürt sorunu da neymiş, ne istiyor bu kürtler diyenler Cizre’ye baksınlar. Ne hastalar hastaneye gidebilmiş ne de ölüler gömülebilmiş. Oysa düşmanla savaşırken bile ölülerin gömülmesine izin verilir.

Orhan Kemal Cengiz, köşesinde “İşte tamda bugün Cizre’de yaşananlardır Kürt sorunu.

Bir örgütün şiddetinden, vahşetinden dolayı bütün bir halkı cezalandırmaktır.

Bir akıl tutulmasıdır.

Bir vicdan kararmasıdır.

Sorunları, onları yaratan düşünme biçimiyle çözmeye çalışmaktır.

Bizim büyük çaresizliğimizdir…” diyor.

Şimdi de Sur abluka altında. Orada ne acılar yaşanacak kimbilir? Toplum olarak yüreğimiz ağzımızda!..

Bir halkı çoluk çocuk , terör örgütü ile devlet şiddeti arasına sıkıştırmak…Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?

Barış diyenler, silahlar sussun diyenler hemen vatan haini, terör destekçisi ilan edilerek susturuluyor. isteniyor ki herkes sussun, sadece savaş naraları atanların sesi duyulsun! Ne kadar çok ölmek ve öldürmekten, yok etmekten,linç etmekten bahsederseniz o kadar çok sırtınız sıvazlanıyor. “Operasyon değil katliam isteriz” diye slogan atarak yürüyenler en muteber vatanseverler olarak ilan ediliyor. Bunun iç savaşa giden yolun taşlarını döşemek olduğu görmezden bilmezden geliniyor.

Oysa yanı başımızdaki iç savaşın milyonlarca kurbanından biri olan Alan Kürdi’nin küçücük bedeninin Bodrum sahillerine vurması üzerinden sadece iki hafta geçti. Hepimiz biliyorduk ki o yaşta çocuklar sahilde ölüm uykusuna yatmaz, sahilde küçük kova ve kürekleriyle kumdan kale yaparlar…İç savaş böyle bir şeydir işte! Önce sizi ayrıştırır, düşmanlaştırır sonra da çocukları sessizce ölümün kucağına yatırır.

Alan Kürdi’nin kahreden ölümünün ardından iki hafta sonra Cizre’de evinin önünde oynarken vurulan 10 yaşındaki Cemile de böylesi bir ayrışmanın kurbanı olarak can verdi. Cemile’nin cansız bedeninin dört gündür evinin buzdolabında saklandığı haberi, böylesi bir ayrışma ve insanlığımıza yabancılaşmanın soğuk duvarına çarptı

Günlerdir sokağa çıkma yasağı olduğu için bir ölü kente dönüşen Cizre’de küçük bir kız çocuğunun cansız bedeninin günlerce evinin mutfağında buzdolabında korunmuş olması bir toplum için büyük bir utanç, büyük bir yüz karası değil midir? Ülkenin batısının bir evladın cansız bedenini buzdolabında saklamanın insanı insan olmaktan çıkaran acısını hissetmemesinin siyaset biliminde karşılığı bölünmedir.

Alan da, Cemile de ölümleriyle bu toprakların ne menem bir yer olduğunu hepimizin suratına çarptılar.

Dağlıca da, Iğdır da ölen asker ve polislerin çoğu da çocuktu. Bir çoğu hala annesinin terli terli soğuk su içme dediği, üşütmesin diye sırtına tülbent koyduğu yaştaydı.

Ne oldu bize? Topraklarından hayat fışkırsın diye didindiğimiz bu ülkeyi çocuklar için devasa bir mezara, analar için de sonsuz bir yas evine çevirdik!..

Hepimizi yutacak büyük bir felaketin eşiğinde olduğumuzu görmüyor muyuz? Bu kan gölünden kime iktidar çıkar?

El yükseltip tekrar barış masasına dönmeyi planlayanlar hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmiyor olamazsınız? Dönün tarihe bakın! Birilerine korku salmak için sahneye konan bu oyunun sonu olmadığını, hızla toplumsal cinnete dönüştüğünü ve bedelinin çok ağır olduğunu tarihin sayfalarında bulursunuz…

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat