“Tuğrul Türkeş’in hükümete girmekle MHP’ye iyilik yaptı”

bolukbasıo

2011’deki seçim öncesinde kamuoyuna yansıyan bir telefon görüşmesi nedeniyle MHP Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifa etmek zorunda kalan Deniz Bölükbaşı, Tuğrul Türkeş’in hükümete girmekle MHP’ye iyilik yaptığı görüşünde.

Dışişleri kariyeri sonrası MHP ‘den siyasete giren Deniz Bölükbaşı, 2011’deki genel seçimlerden önce kamuoyuna yansıyan bir telefon görüşmesi ve kaset iddiaları nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştı. Onun yerine ise bugün Başbakan Davutoğlu’nun geçici hükümette bakanlık teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş geldi. Bölükbaşı, o günleri anlatırken, istifasına neden olan telefon konuşmasını hatırlatıyor ve “Bugün olsa yine aynı konuşmayı yapardım. MHP’ye o gün kurulan kumpas, bugün Tuğrul Türkeş hamlesiyle devam ediyor. Ben ayrıldım, yerime Türkeş geldi. Bahçeli yalnızlaştırıldı, ıssızlaştırıldı’’ diyor. Partisinden ayrılsa bile, Genel Başkan Devlet Bahçeli ile düzenli görüşmeyi sürdürdüğünü söyleyen Bölükbaşı MHP’yi ve Tuğrul Türkeş’i Habertürk gazetesinden Balçiçek İlter’e değerlendirdi:

Tuğrul Türkeş’in geçici hükümette bakanlığı kabul etmesinden başlayalım mı konuşmaya? Ne düşünüyorsunuz?

Atacaklar MHP’den… Devlet Bey usulüne uygun olsun istemiş, “Savunmasını alın’’ demiş; aslında ona bile gerek yok. Öğrendiğimde önce derin bir yeis (üzüntü) duydum, öfkeyle birlikte tabii. Ama yadırgamadım, şaşırmadım. Türk siyasi hayatı, siyasi nankörlüklerin ve ihanetlerin tarihidir. Haysiyetlerin alınıp satıldığı pazarlıklar yapıldı geçmişte. Ama son yıllarda bu kadar aleni transfer borsasının kurulmasına şahit olmamıştık. Rahmetli babam (Osman Bölükbaşı) 28 yıl kaldı siyasette, 3 partinin genel başkanlığını yaptı. Vekil ya da bakan yaptığı birçok isim ihanet etti kendisine. “Sinem (bağrım) bana ihanet edenlerin sayesinde Karacaahmet Mezarlığı’na döndü’’ derdi. Tuğrul Türkeş, şahsi ikbal ve çıkarları uğruna hem ilkelerini hem partisini değiştirdi.

Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?

Türkeş de, “Ben, devletim ve milletim için yaptım. Partimin hükümette yer almama kararını doğru bulmuyorum” diyor. Bu açıklama insanların aklı ve idrakiyle alay etmektir. “Devlet sahipsiz kaldı” diyerek 2 aylık bir hükümete partisinin kararına rağmen katılmak, akla yakın bir izah değildir. Ayrıca eminim ki Tuğrul Türkeş sadece 2 aylık bir kabine görevi için partisine ve davasına ihanet etmemiştir. Rahmetli babasının hatırasına, daha uzun süreli bir siyasi gelecek için ihanet etmiştir. Siyasi hayatına bundan sonra, geçmişte ağır hakaretlerde bulunduğu bir siyasi partide devam edecek.

Kendisi bu iddiaları yalanladı. “ AKP ’ye geçmeyeceğim” diyor. Ama siz “Mevki garantisi almıştır” diyorsunuz.

Hiç şüpheniz olmasın! Hangi ahlaki ölçüler içinde değerlendirirseniz değerlendirin, yaptığının makul ve kabul edilebilir bir yanı yok.

Başbakan Davutoğlu da “elini taşın altına koyduğu için” kamuoyu önünde Tuğrul Türkeş’e teşekkür etti…

Maalesef dinledim o konuşmayı. “Siyasi ahlakın, devlet adamlığının gereğini yapmıştır” diyor, teşekkür ediyor. “Büyük baskı altında kaldı, direndi” diyor. Oysa olay birkaç günlük mevzu. Bu da gösteriyor ki Türkeş’in teması çok önceden başlamış ve kurgulanan senaryo uygulamaya konulmuş.

Tuğrul Türkeş’in Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmeyi talep ettiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğünü sizler biliyor muydunuz?

Bahçeli, Deniz Baykal ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmesinden sonra kendisi basına açıkladı, “Bir MHP’linin de görüştüğünü duydum, bunu araştırıyorum. Bulursam gereğini yapacağım’’ dedi.

Yani o görüşmeyi ve ismin Tuğrul Türkeş olduğunu MHP’de herkes biliyordu.

Tabii biliyorduk. Ama gereğinin niye yapılmadığına bir şey diyemem, bugün MHP yönetiminde değilim. Tuğrul Türkeş, MHP Genel Merkezi’ndeki odasını da bakanlık teklifini kabul etmeden yaklaşık 5 gün önce toplamış, boşaltmış örneğin. Parti işleriyle ilgisi yoktu, parti işlerini sevmezdi. Hedonist bir yapısı vardır. Çalışmayı sevmez, “Partiye katkı için bir fikir üreteyim” derdinde değildir. Zaten bu, ilk parti değiştirişi de değil. Bakın, her seçim öncesi AKP, MHP’yi baraj altına itebilmek için bir takım oyunlar, kumpaslar içine girer. Bizim başımıza gelen de bunlardan bir tanesiydi. Davutoğlu, hiç kuşkusuz ki Türkeş’in devlet adamlığı tecrübesinden yararlanmak için bu hamleyi yapmadı.

Amaç sadece “MHP’yi karıştırmak” mı yani?

Hayır. Bir seçim hükümetinde, PKK’yla organik bağı olan HDP ile AKP’nin aynı fotoğraf karesinde yan yana resim vermesinden çekiniyordu. Bir vitrin süsü aranıyordu. O karede Tuğrul Türkeş olsun istendi, bu kadar açık. Türkeş, soyadından dolayı, o karede MHP’li birinin olduğu algısını verecek. Çok değerli bir vitrin süsü buldular.

O zaman “İyi bir siyasi manevra” denilebilir.

Siyasi ahlak açısından ifade ettiği sonuçları düşünmezseniz, “İyi” diyebilirsiniz. AKP-PKK hükümeti görüntüsünden kurtulmak için yeni bir vitrin düzenlediler ama sonuç değişmedi. AKP-PKK ve yanlarında siyasi bir mevta! “Hayırlı olsun” diyelim.

MHP tabanında Türkeş’in kararına tepki ne oldu?

Önce bir şok, ardından derin bir üzüntü ve tabii ki öfke… Ama bu hareket MHP’yi kuvvetlendirir diye düşünüyorum. Öyle bir üzüntü yarattı ki, ülkücü taban, partisi ve lideri etrafında daha da kenetlendi. Tuğrul Türkeş, hiç istemeden giderayak MHP’ye bu iyiliği yaptı.

1 Kasım’daki seçimde sonuç ne olur sizce?

Millet hep MHP’yi sigorta olarak görür ama ne hazindir ki sigorta primi ödemekte cimri davranır. Bu da Türk siyasetinin çarpıklıklardan biridir. MHP, evet, erkek görünümlü bir partidir. Seçmeni yüzde 60 erkek, yüzde 40 kadındır. Bu da erkeklerin eşlerinin bile topyekûn MHP’ye oy vermediğini gösteriyor. MHP araştırmalara da soğuk, hatta kuşkuyla bakan bir partidir ama geniş çapta bir MHP tabanı araştırması yapmak gerekmekte kanımca. Yine de yeni seçimde bir öncekinden farklı bir tablo çıkmaz.

Tuğrul Türkeş’in geçici hükümette yer alması AK Parti’ye oy kazandırır mı?

Güldürmeyin beni, esamisi dahi okunmaz.

Bugün Tuğrul Türkeş’le karşılaşsanız ne dersiniz?

Ben iki laf söylerim orası kesin, gerisini o düşünsün! Meclis’te MHP’lilerin yüzüne nasıl bakacak acaba…

“Koalisyon görüşmelerinde en büyük yanlışı CHP yaptı” diyorsunuz. Neden?

CHP, MHP’yi kazanabilirdi. Ama “Blok muhalefet” dediği gün, yani MHP ile HDP’yi aynı tabloya koyduğu anda kaybetti. “Başbakanlık koltuğu Devlet Bey’in olsun’’ sözü de tuz biber ekti. Ayrıca bu işler bu kadar kamuoyu önünde olmaz ki! Bir öngörüşme yapabilirlerdi. Deniz Baykal yerine ortak Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu desteklenebilirdi Meclis Başkanlığı için. Ama Kılıçdaroğlu süreci yönetemedi.

Ya Başbakan Davutoğlu’nun performansı?

Bahçeli ile görüşmesinin detaylarını anlatırken bile doğruyu söylemedi. Devlet Bey boşuna meydanlarda “Kuran’a el basılsın” demedi.

Ama hukuk devletinde “Kuran’a el basmak” nasıl bir laftır?

Bunlar din istismarcısı ya, “Kuran’dan belki korkarlar” diye düşündü. MHP’nin istekleri netti; bölünmez bütünlük, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin korunması, 17-25 Aralık dosyasının açılması, Cumhurbaşkanı’nın yetkileri konusu ve çözüm sürecinin bitirilmesi… MHP bugün de aynı çizgide. Herkese ve her şeye “Hayır’’ deme durumu asla yok. Bu, yaratılmak istenen bir algı sadece.

2011’deki seçimlerden önce sizin aktif siyasetten ayrılmanıza neden olan malum telefon konuşması ve hakkında kaset iddiaları çıkan diğer bazı MHP’li isimlerin istifası için bugün baktığınızda ne düşünüyorsunuz?

O olay bugün yaşananla (Tuğrul Türkeş olayıyla) aynı mahiyette değil tabii ama birbirlerinin devamı diye düşünüyorum. AKP’nin elinin MHP’nin içinde olması açısından benzerlikler var.

O günden beri hayatınızda ne değişti?

34 yıllık Dışişleri görevinden sonra vekillik, genel başkan yardımcılığı derken, geriye dönüp baktığımda görevimi yapmış olmanın huzuru içindeyim. İlk başlarda kendimi bir boşluk içinde buldum. Ama daha da rahatladım. Kitap yazdım, ders veriyorum üniversitede.

Dost-düşman kimmiş gördünüz mü örneğin?

Tabii gördüm. Sayıca az da olsa dostlarım varmış ve onlar gerçek dostlarmış. O olay MHP’yi baraj altına itme oyununun bir parçasıydı. Arkasında kimler var, inanın çok yakında ortaya çıkacak. Üç ayaklı kumpas ekibi vardı; cemaat yapılanması, AKP ve MHP’nin içerisindeki bir ayak. Cemaat ayağıyla ilgili iddianame kabul edildi. 16 ay boyunca 2 telefonum da dinlenmiş benim örneğin, hem de “İBDA-C üyesi olduğum” gibi komik bir iddiayla.

İnsan ne hissediyor böyle bir durumda?

Çok öfkelendim. Ama şimdi, o dinleme taleplerinde imzası olan polis müdürlerinin haline bakıyorum da… Dava açıldığında müdahil olacağım ve hepsinin yüzüne bakıp soracağım, inanın o günü bekliyorum. Benimle ilgili bir kaset yoktu biliyorsunuz.

Biliyorum. Bir telefon görüşmesinde Bahçeli’yi hedef alan küfürlü bir konuşma vardı sanırım…

Küfür değil de bir değerlendirme var orada. Ben Sayın Devlet Bahçeli’ye küfür etmem. Ama seçime gidilen süreçte, o dediklerimin diğer partiler tarafından kullanılmasına karşı söyleyeceğimiz bir şey yoktu. Onun için o gün bıraktım, MHP’ye yük olmamak için. Devlet Bey’in şahsına asla değil, başka birilerine küfür vardı.

“Keşke o telefon konuşması olmasaydı” diyor musunuz?

Hayır, pişmanlık yok. O gün o telefonda söylediklerimin bugün de arkasındayım, bugün de aynı eleştiriler hâlâ geçerlidir. Benim MHP ile görev bağım sona erse de gönül bağım devam edecektir. Devlet Bey ile de görüşüyorum, istediği konularda elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum.

O süreç MHP’nin aleyhine gelişmedi ama…

Evet aleyhte olmadı ama Devlet Bey’in etrafı boşaltıldı maalesef. Devlet Bey yalnızlaştırıldı, ıssızlaştırıldı. Düşünün, ben ayrıldıktan sonra yerime Tuğrul Türkeş geldi. Halef-selef olduk yani genel başkan yardımcısı olarak. Daha ne diyeyim?

Bu yalnızlaşma ne getirdi MHP’ye?

Onun muhasebesini parti içinde yapacaklardır. Burada konuşmayı doğru bulmam. MHP’de kimse vazgeçilmez, yeri doldurulmaz değildir.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat