ABD’nin Türkiye raporunda Erdoğan’a 32 atıf var

abd

ABD, her sene yayınladığı ülkelerin insan hakları uygulamalarına ilişkin geleneksel raporunu açıkladı. 2014’te Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin 63 sayfalık raporda, bir numaralı sorunun yolsuzluk soruşturmalarına karşı hükümetin başlattığı uygulamaların olduğu belirtildi. Raporda Başbakan Davutoğlu’nun adı sadece üç kez anıldı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ise 32 kez atıf yapıldı.

ABD Yönetimi’nin her sene yayınladığı, ülkelerin insan hakları uygulamalarına ilişkin raporun 2014 versiyonu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin sunumuyla açıklandı. Kerry, daha önce Nisan ayında açıklanması beklenirken kamuoyuna sunulması ertelenen rapora ilişkin düzenlediği basın toplantısında, ABD Kongresi’nin mecbur tuttuğu bu çalışmanın 39’uncu yılına girdiğini hatırlatıp “Bu raporlar dünyanın birçok karanlık noktasında insan hakları gerçeğiyle ilgili farkındalığı ve cesur insan hakları savunucularının sağladığı ışığı teşvik ediyor” diye konuşurken, raporun Türkiye’ye ilişkin hazırlanan bölümü 63 sayfa tuttu.

Basın özgürlüğünden hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulanmasına birçok konuda Türkiye’ye eleştiriler getirilen raporun en çarpıcı yanı ise; Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun adının, biri ülkeyle ilgili tanıtıcı bilgi verilen bölüm, biri de Davutoğlu’nun geçmişte insan haklarını teşvik eden bir açıklamasına yapılan gönderme olmak üzere sadece üç kez anılmasına karşılık, insan hakları ihlalleri sıralanırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a rapor boyunca tam 32 kez atıfta bulunulması oldu. Yolsuzluk soruşturmalarına karşı hükümetin uygulamalarının bir numaralı sorun olarak gösterildiği raporda, Türkiye’ye ilişkin şu önemli değerlendirmeler yer aldı:

• Yargı ve emniyet, uygunsuz ve önyargılı bir görüntü verirken politize oldu.
• Hükümet, bir yolsuzluk soruşturmasına karşılık, bazı üst düzey hükümet yetkilleri ve ailelerini araştıran binlerce polis ve savcının görevini değiştirdi, soruşturmayı başlatan savcılar görevlerinden uzaklaştırıldı. Hükümet, soruşturmayı kapattı ve toplanan delilleri yok etti, soruşturmaya dahil olan birçok polis, hükümeti devirme komplosuyla suçlandı.
• Ceza yasaları ve terörle mücadele kanunu, ifade, basın ve internet özgürlüğünü kısıtlayacak biçimde birçok yazıyı engelledi.
• Sene sonunda en az yedi gazeteci hapisteydi ve çoğu terörle mücadele kanunundan ve yasadışı bir örgütle bağlantılı olmaktan suçlanıyordu.
• Otosansür yaygındı, çünkü gazeteciler hükümeti eleştirmenin hemen bir misillemeyle karşılık göreceğinden korktu.
• Hükümet, savunmasız toplulukları toplumsal suiistimallere, ayrımcılığa, şiddete karşı etkin biçimde korumadı. Kürtler, özellikle toplanma özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, insan hakları problemleriyle yüz yüze kalmaya devam ettiler. Romanlar, kadınlar, çocuklar, LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel ve transeksüel) bireyler, ayrımcılık ve suiistimallere uğradılar.
• Diğer problemler, yetersiz cezaevi koşulları, dini özgürlüklere yönelik kısıtlamalar, insan hakları örgütlerine yönelik devletin kısıtlamaları ve siyasi liderlerle hükümet yanlısı medyadaki antisemit duyguların ifadesinde yaşanan artıştı.
• Hükümet, insan hakları ihlaliyle suçlanan güvenlik güçleri ve diğer yetkililerin soruşturulup cezalandırılmalarında sınırılı adımlar attı. Dokunulmazlık bir problemdi.
• Jandarma ve Savunma Bakanlığı açıklamalarına göre yıl boyunca en az 13 PKK üyesi, 12 Türk güvenlik birimi mensubu çatışmalarda öldü, 111 kişi yaralandı. Eylül itibarıyla, Türk Genelkurmay Başkanlığı ülkede 975 bin 466 temizlenmemiş mayın olduğunu duyurdu.
• Ekim 2014’te 10’dan fazla insanın ölümüne yol açan protestolar sonrası Başbakan Ahmet Davutoğlu, gazetecilere, her yakılan TOMA’nın yerine 10 yeni TOMA konulacağını söyledi.
• Aralık 2013’te başlayan yolsuzluk soruşturmalarının ardından Eylül 2014 itibarıyla yetkililer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal, Türk işadamları Mehmet Cengiz ve Latif Topbaş, İranlı işadamı Reza Sarraf ve Suudi işadamı Yasin El Kadı dahil 96 kişiye yönelik yolsuzluk suçlamalarını düşürdüler.
• Nisan’da geçen bir yasa, gazetecilerin suiistimalleri ortaya çıkarmasını ciddi biçimde kısıtlarken MİT’in bilgi toplama konusundaki yetkilerini artırdı. MİT, şimdi mahkeme kararı ya da onay için bir yargı süreci olmadan ülkedeki her kurumdan bilgi edinebilir.
• Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirel haberlere karşı sık sık gazetecilere isim vererek saldırdı.
• Yetkililer ayrıca gazete ofislerine bazen baskınlar düzenlediler, gazeteleri geçici olarak kapattılar, cezalar yazdılar, gazeteleri toplattılar.
• Şubat’ta o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın iddiaya göre bir televizyon yöneticisine telefon edip politik bir muhalif hakkında hazırlanan bir altyazının kaldırılmasını emrettiğine ilişkin bir ses kaydı sızdı.
• Medya sahiplerinin ekonomik çıkarlarını tehdit etmek için vergi denetimi üzerinden sağlanan baskı, bağımsız ve ana akım medya sahiplerinin medya şirketlerini iktidar partisinin müttefiklerine satmasına neden oldu.
• Hükümet ve siyasi liderler, medya üzerinde zaman zaman doğrudan sansüre de yöneldiler. Örneğin, Musul’da 46 Türk vatandaşının IŞİD tarafından rehin alınmasından sonra hükümet yayın yasağı getirdi.
• Hükümet yanlısı medya, sık sık editoryal kararlarında eşgüdüm sergiledi. 17 Aralık yolsuzluk iddialarına ilişkin konuşmaya hazırlanan muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun canlı yayını kesildi.
• Temmuz’da Başbakan Erdoğan, İsrail ve Naziler arasında yaptığı bir analojide retoriğini tırmandırdı. “İsrail’in şu anda Filistin’e, Gazze’ye yaptığı Hitler’in onlara yaptığını geçti” dedi.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat