Büyük devlet olmak

devlet

Büyükşehirlerde, özellikle de Ankara’da, yaşayanlarımız, trafikte sıklıkla devletlûların içlerine kuruldukları kırmızı plakalı lüks otomobillerin, mavi-kırmızı ışıklarını yakarak, sirenler içerisinde tam gaz bir yerlere gidişine şahit oluruz.  Bakanlar, TBMM komisyon başkanları, müsteşarlar ve yardımcıları, genel müdürler ve yardımcıları, rektörler, daire başkanları ve bilumum yüksek memur kendilerine tahsis edilmiş lüks arabalarla Türkiye’yi Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek üzere hızla bir yerlere doğru yol alırlar!!!Ne enteresandır ki, dünyanın halen en güçlü 10 ekonomisi içinde yer alan ülkelerde böyle bir sahneye pek şahit olunmaz. Mesela, Haziran ayında ziyaret ettiğim ABD’nin başkenti Washington DC’de bir hafta içinde polis arabaları, itfaiye ve ambulans dışında sirenler çalarak yol alan hiçbir resmi araba görmedim.

Hatırlanacağı üzere, 7 Haziran seçimleri öncesinde muhalefet partileri Hükümet’i lüks araç harcamaları ile kamu kaynaklarını israf ettiği gerekçesi ile eleştirince Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, makam araçlarının 3 milyar TL civarında olduğunu ve bunun da “çerez parası” olduğunu söylemişti. Sayın Şimşek’in bu sözünün üzerine insanın “herhalde Amerikalıların makam arabasına verecek kadar “çerez paraları” yok!” diyesi geliyor.

Yine yakın geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı devlet temsilcileri gelip Beştepe Cumhurbaşkanlığı Sarayı/Külliyesi’ni gördüğünde “Türkiye büyük devlet!” dediklerini söyledi. Herhalde Sayın Erdoğan, geçmişte ABD Başkanlarının Beyaz Saray’da misafiri olduğunda ev sahiplerine karşı içinde hep bir acıma hissi taşıdı. Bu küçük, saray mı, ev mi olduğu belli olmayan yerde bir devlet başkanının yaşamak ve çalışmak zorunda kalması üzülesi bir durum olmalıydı. Öyle ya, Beyaz Saray bizim Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nınyanında kulübe kalır. Yine, Sayın Erdoğan, kendi akıl yürütmesiyle, Beyaz Saray’ın mütevazı ölçeğini görünce ABD’nin “büyük devlet” olmadığına kanaat getirmiş olmalı.

Değerli okurlarım, işin doğrusu, ABD’nin ne bürokratlarına makam araçları alacak kadar “çerez parası”nın olmaması ne de Başkanlarına dünyanın en büyük sarayını yaptıramayacak kadar kaynaklarının olmaması söz konusudur. Mesele bir zihniyet farkıdır. Bu zihniyet farkı, büyüklüğü, zenginliği devletin binalarının azameti, bürokratlarının arabalarının lüksü, makam odalarının şatafatı ile değil Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği (1776) adlı eserinde dile getirdiği gibi vatandaşlarının beslenme, barınma, giyim-kuşam, kısacası hayat standartları ile ölçmekte yatmaktadır. Yani bir ülkenin vatandaşları iyi besleniyor, iyi barınıyor, sağlıklı ve uzun yaşamlar sürüyorsa, o ülke doğru anlamda büyük ülkedir. [1]

Adam Smith’in zenginlik, büyüklük için ortaya koyduğu bu kıstasın bugün Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nın hazırladığı İnsani Gelişim Endeksi’nin temelini oluşturduğu söylenebilir. Bu endeks bir ülkenin vatandaşlarının ortalama yaşam düzeyi, eğitim düzeyleri ve gelir düzeylerine bakarak ülkeleri sıralamaktadır. Endeks ülkeleri, 1-Çok yüksek insani gelişim,2-Yüksek insani gelişim,3-Orta düzey insani gelişim,4- Çok düşük insani gelişim olmak üzere başlıca dört kategoriye ayırmaktadır. Türkiye 2014 verilerine göre İnsani Gelişim Endeksi’nde 187 ülke arasında 69. Sırada yer almaktadır. 4’lü sınıflamada da 2.kategoride, yani “yüksek insani gelişim” düzeyinde bulunmaktadır.

Ülke sıralamasında 187 ülke arasında 69.luk pek göz doldurucu bir derece değildir. 4’lü kategoride “yüksek insani gelişmişlik” ile nispeten daha iyi bir görünüm sunulmaktadır. Ancak, bu kategoriye hemen hemen gelişmekte olan ülkelerin tamamı girmektedir. Örneğin komşularımız İran, Gürcistan, Ermenistan, Rusya ve Bulgaristan’ın yanı sıra Moğolistan, Çin ve Latin Amerika’nın büyük bölümü bu kategoriye girmektedir. Öte yandan “çok yüksek insani gelişim” kategorisine Kuzey Amerika, Batı ve Orta Avrupa, Avustralya, Yeni Zelenda, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler girmektedir. Kanımca doğru manada büyük ülkeler, bu son kategorideki ülkelerdir. Eğer Türkiye doğru manada büyük ülke, büyük devlet olacaksa “çok yüksek düzeyde insani gelişim” kategorisine girmelidir.  Bu hedefe ulaşmak için de köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır.

[1]Adam Smith bu görüşünü zenginliğin ve büyüklüğün sahip olunan altın ve gümüş miktarı ve bir anlamda devletin azameti ile ölçülebileceğini ileri süren merkantilistlere karşı ileri sürmüştü.

[1]Adam Smith bu görüşünü zenginliğin ve büyüklüğün sahip olunan altın ve gümüş miktarı ve bir anlamda devletin azameti ile ölçülebileceğini ileri süren merkantilistlere karşı ileri sürmüştü.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat