Çek bir teşvik!

ekonomi

Bu hafta yazıyı biraz geciktirdim. Hem birbiri ardına açıklanan ekonomik göstergeleri analiz etmek, hem de siyasi partilerin aday listelerini görmek için biraz beklemek istedim.

Aslında adayların seçmen üzerindeki etkisi oldukça sınırlı. Hele seçmenin stratejik oy kullanma tercihinin çok belirgin olduğu bu seçimde bu etki daha da sınırlı olacaktır. Seçmen,genel seçimden ziyade rejim oylayacağının bilinciyle hareket edecektir. Bununla birlikte özellikle CHP ve HDP adaylarına baktığımızda kadın adayların seçilebilir sıralarda yer alması, gençlere listelerde yer açılması, çoğulculuğu yansıtan adayların listelerde yer bulması gelecek açısından önemli. Öyle görünüyor ki, siyasi partilerimiz artık toplumdaki değişimi ve renkleri görmeye başlamışlar. Bunda HDP’nin etkisini inkar edemeyiz.

Seçim vaadini ‘başkanlık ile uçan Türkiye’ olarak özetleyebileceğimiz AKP’nin aday profili ise yeni oylara açılmak yerine mevcut oyları korumak istediğinin işaretlerini taşıyor. Bu da HDP’yi AKP’nin en önemli rakibi yaparken bu seçimin en kritik partisi haline getiriyor.

Bu nedenle çok gergin bir seçim süreci yaşayacağımızı söylemek yanlış olmaz. Gerginlik ve kontrollü kaosun kendi oylarını koruduğunu düşünen AKP, bu politikasını sürdüreceğinin işaretlerini veriyor. Ama aynı zamanda seçmen davranışında son bir yıllık ekonomik performansının etkili olduğunun da bilinciyle, 2009 yılından beri orta gelir tuzağına takılıp kalmış ekonomiyi hapsolduğu çok düşük büyümeden çıkarmak ve seçimlerde elini güçlendirmek için için de arka arkaya paketler açıklıyor..

Ne var ki, işler artık eskisi gibi kolay değil. Bir kere kırılganlığı çok yüksek bir ekonomi var. Üstelik 2023 iddialı hedefleri şimdiden kadük olmuş durumda. Ciddi bir güven problemi var ve kriz anlarında piyasaları sakinleştiren kadrolar da artık olmayacak… Son 31 Mart elektrik kesintisi faciasından ve Adliye baskınından anladığımız kadarıyla ülkenin idari alt yapısı da S.O.S veriyor ve bu artık saklanamaz bir noktaya gelmiş durumda…

Ekonomide birkaç rakama sadece göz attığımızda dahi, işlerin ne kadar bozulduğunu ve daha da bozulacağını anlamak için kahin olmamıza da gerek yok üstelik!

Ekonomik büyüme yüzde 2.9. 2015 yılında yüzde 2 büyümeyi yakalamak için dahi epey uğraşmamız gerekecek.

İhracatımız kura rağmen geriliyor. Geçen yılın mart ayında 12,7 milyar dolar iken yüzde 13,4 oranında gerileyerek bu yıl 11,2 milyar dolar olmuş. Ocak,Şubat ve Mart ayı ihracat rakamlarına bakınca yıllık hedef 173 milyar doları tutturmak pek mümkün görünmüyor. Üstelik ihracatımızdaki bu gerilemenin Euro/dolar paritesiyle pek de ilgisi yok. Daha çok maliyetlerle ilgisi var. AB, düşen petrol fiyatlarının keyfini çıkarırken biz bütçe kısıtları nedeniyle bu düşüşü fiyatlara yansıtamıyoruz. Yani bütçe açığı kontrol altında ama kalitesi 13 yılda neredeyse aynı kalmış.

Bu arada enflasyon da tekrar başını kaldırmış gibi. TÜFE martta bir önceki yılın aynı ayına göre %7,61’lik artış gerçekleşmiş. Daha kötüsü Avrupa’da gıda fiyatları azalırken bizde gıda fiyatlarında yaşanan aylık yüzde 2.47 yıllık ise yüzde 14.2 artış, tarım ihracatında da artık çok zorlanacağımızı bize söylüyor. Zaten Almanya’ya ihracatımız Mart ayında bir önceki yıla göre yüzde 18,7 oranında, yine en çok ihracat yaptığımız ülkelerden Irak’a ihracatımız da yüzde 27,9 azalmış.

Dış borçlar ise başka bir hikaye. Hala kamunun dış borcu az, bu nedenle riskimiz düşük desek de, 167 kamu-özel işbirliği proje toplamı 88 milyar dolar ve bunların hepsine Hazine Garantisi verilmiş, ayrıca 100 dolarlık kısa vadeli borcumuza karşılık rezervlerimiz de 96 dolara gerilemiş. Bunların hepsi kırılganlığı artırır.

Bu rakamlarla seçime gitmenin sakıncalarının farkında olan hükümet kolları sıvadı ve yeni bir teşvik paketi açıkladı. Her ne kadar açıklanan 1.6 milyarlık teşvik paketinin yarısı 31 Mart elektrik kesintisiyle berhava edildiyse de uygulanmakta olan teşvikleri yenileyen ve ilavelerle kapsamını genişleten teşvikler yürürlüğe girdi…

Dünyadaki örneklerin aksine sanayiden kazandığını inşaat sektörüne yatıran ülkemiz özel sektörünün dönüşüm sürecinde öncü rolü üstlenmesini pek beklemesek de, büyüdük,çağ atladık derken hala kapalı ekonomi alışkanlığıyla ayakta kalmayı vergi indirimi ve düşük faizli kredi gibi teşviklere bağlamış olduklarını görmek gerçekten hazin oldu.

Özel sektör temsilcileri bu teşvikleri epey bir mutlulukla karşıladılar. Oysa Türkiye tam bir teşvik cenneti. İşler her sarpa sardığında hükümetler torbadan hemen bir teşvik paketi çıkarır. Bu neredeyse yönetim geleneğimiz haline geldi. Hukuki güvenliği artırmak,kapsayıcı kurumları güçlendirmek gibi siyasetçinin elini kolunu bağlayan reformlar yerine, sorunun üstüne teşvik serpmek hep cazip olmuştur. Ve yeni bir teşvik paketi açıklanırken ne siyaset kurumu ne de teşviklerin muhatapları daha önceki teşviklerin neden başarısız olduğunu sorgulamazlar dahi…

Hukuki güvenliğin olmadığı, kapsayıcı kurumların çok zayıf olduğu,şeffaf olmayan,hesap verme alışkanlığı bulunmayan bir siyaset kurumu ve idari yapının varlığının çok pahalı ve kapsamlı bir teşvik sitemine yol açtığını,bunun da üretim birimlerini suni solunumla yaşatmak gibi çok büyük bir maliyeti olduğunu tartışmıyoruz bile. Hoş tartışmaya kalkanlar da zaten oyun bozucu,dış mihrakların kötü emellerinin uzantısı olarak itibarsızlaştırıldığı için biz yeni teşvik paketlerine hazır olalım. Sonuç global piyasalarla rekabet edemeyen cılız bir özel sektör, ranta dayalı bir ekonomik büyüme ve nezle virüsü ile dahi zatürre olmaya eğilimli bir ekonomi…

Eh, kontrollü kaos da iktidar partisine seçim kazandırıyorsa ,en iyisi çek bir teşvik!

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat