Siyasal kültür, hükümet sistemleri ve demokrasi

demokrasi

Genel seçimlere yaklaştığımız şu günlerde ülkemiz hararetli bir hükümet sistemi tartışmasına sahne oluyor. Bir yanda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi kadroları Başkanlık Hükümet sistemi için propaganda yaparken diğer yanda muhalefet partileri Parlamenter hükümet sistemini muhafaza etmek için bastırıyor.

Başkanlık sitemini savunanlar, bu sistemin istikrar ve karar almada etkinlik sağlayacağı argümanını ileri sürerken; parlamenter sistemi savunanların başkanlık sisteminin mutlakiyetçi bir sisteme yol açacağını ileri sürerek statükoyu korumaya çalıştıkları söylenebilir.

Esasen her iki sistemin de iyi kurgulanmaları halinde birey haklarını koruyan demokratik hukuk devleti ile uyumlu hükümet sistemleri olduğu söylenebilir. Hemen belirtilmeli ki, özellikle Başkanlık sisteminde erkler arasında denge ve denetleme mekanizmaları iyi kurulamazsa gücün tek elde toplanması ve birey haklarının korumasız kalması söz konusu olabilir.

Ancak, ideal olarak, her iki sistem de, denge ve denetleme açısından mükemmel olarak kurgulansa da, tek başlarına özgürlüklerin korunmasını garanti etmezler. Kurumların doğuracağı sonuçlar, bu kurumların nasıl işletildiği ile yakından ilişkilidir. Kurumları işletenler ise bireylerdir. Bireyler, yaşadıkları toplumun siyasal kültürü içinde siyasal sosyalleşme sürecini tecrübe ederler. Bu anlamda belli bir siyasal kültüre sahiptirler. Seçmenler, siyasetçiler ve bürokratlar gibi siyasal aktörler sahip oldukları bu siyasal kültür temelinde siyasi kurumları işletirler.

İster Başkanlık ister Parlamenter hükümet sistemi olsun tüm demokratik siyasal kurumsal yapılar demokratik bir siyasal kültüre sahip olan bireylerin varlığını zorunlu kılar. Demokratik siyasal kültür, bireysellik, farklılıklar karşısında hoşgörü, güven, müzakereye açıklık ve liyakat gibi değer ve tutumların hâkim olduğu bir siyasal kültürdür. Bu siyasal kültür olmaksızın demokratik siyasal kurumlar pürüzsüz bir şekilde işletilemez. Biat kültürünün hâkim olduğu, farklılıkların düşman olarak görüldüğü, siyasetin sıfır toplamlı bir oyun olduğuna inanılan bir kültürde demokrasi olsa olsa “çoğunlukçu demokrasi” olarak ortaya çıkabilir. Çoğunlukçu demokrasi özgürlüklere saygılı bir demokrasi modeli olmayıp, bireylerin hakları çoğunlukların, daha özel olarak da, o çoğunluğun tepesindeki elitlerin hırslarına feda edilir. Alınan kararların çoğunluğun desteğine dayanmasının onların meşruiyeti için yeterli olduğuna inanılır.

Oysa özgürlükçü demokratik bir sistemde alınan kararların meşruiyeti onların çoğunluklar tarafından alınmış olmaları kadar aynı zamanda temel birey haklarını çiğnemeyen kararlar olmalarından kaynaklanır. Toplumda değerlerin çoğulluğuna saygılı, onları ortadan kaldırmaya, siyaset eliyle homojenleştirmeye, kendi değerlerine benzetmeye çalışmayan bireylerin azınlıkta olduğu bir siyasal birliktelikte, hangi demokratik sistem kurulursa kurulsun, sonuçlar birey özgürlüklerinin feda edilmesi şeklinde olacaktır. Böyle bir sistem de vatandaşların önemli bir kısmının gözünde meşruiyetini yitirecek ve ciddi siyasal krizlere gebe olacaktır. Bu çerçevede, demokratik siyasal kurumların inşası kadar demokratik bir siyasal kültürün inşası da büyük önem arz etmektedir.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat