Yürütme koalisyonu mu, yasama koalisyonu mu?

erkenseçim

Ufukta bir erken seçim görünüyor. Önemli olan bu seçimin ne zaman yapılacağı…

Cumhurbaşkanı’nın istediği ve zorlayacağı gibi sonbaharda mı, yoksa TBMM’de çoğunluğu ele geçiren muhalefet partilerinin belirleyeceği bir tarihte mi seçimlere gideceğiz?

İlk seçenek gerçekleşirse ,uçağı sağ salim yere indiren Türkiye seçmeni, uçak yere çakılmadan piste indi diye sevinirken , uçağın pistte aniden alev almasını ve yanmasını dehşetle izler.

İkinci seçenek, uzlaşma kültürümüzdeki eksiklik nedeniyle zor gibi görünse de, uçağın pistte alev almasını önleyecek seçenektir. Masaya kırmızı çizgilerimizi kalınlaştırarak oturmak yerine, ortaklaştıracağımız öncelikleri koyarak oturursak bu güçlüğü yeneriz.

Üç muhalefet partisinin bir araya gelmesi zor diyenlerin önceliği yürütme ve icracı bir hükümetin aciliyetidir. İş dünyasının tıpkı Almanya’da olduğu gibi ( Türkiye ve Almanya’nın benzemezliğini unutarak) büyük koalisyon istemesinin arka planında da bu vardır.  İhalelerin devamı, işlerin eskisi gibi yürümesi, piyasaların yönünün yukarı olması vb…İşlerinin, gelirlerinin, kazançlarının ağırlığı devletle iş tutmaya dayanan bir iş dünyasının böyle düşünmesi normaldir.   Ama Türkiye’nin bugün önceliği bu değildir!

Türkiye’nin önceliği bozuk olan zeminin düzeltilmesidir. Bunun için demokrasinin tıkanan damarlarının açılması gerekiyor… Direksiyonun yeniden hukuk devletine çevrilmesi gerekiyor…Özgürlüklerin alanının açılması gerekiyor. Yolsuzlukların hesabının verilmesi gerekiyor… Devletin yeniden şeffaf ve hesap verebilir hale getirilmesi gerekiyor… Medyanın üzerindeki her türlü baskının kaldırılması gerekiyor… Ucundan tuttuğumuz iç barışın daha güçlü bir şekilde kavranması gerekiyor… Bunların hepsi yürütmeyi önceleyen değil,  yasamayı önceleyen bir  koalisyon ile gerçekleştirilebilir!

Ekonomide yapılacak işler bellidir. Sorunlarımızın kısa vadede çözümü yok maalesef. Düşük gelirli kesimleri rahatlatacak bazı adımların dışında, devletin gücünün silah olarak kullanılmasının önüne geçecek ve piyasalara korku yerine güvenin egemen olmasını sağlayacak adımları atmak ve hallaç pamuğu gibi atılan kurumsal yapıyı güçlendirmek en acil iştir.

Üç muhalefet partisine düşen budur.  Seçim beyannamelerinde yer alan vaatlerinin ortak zemininde bir yasama koalisyonu kurmak ve bunları gerçekleştirdikten sonra ülkeyi seçime götürmektir. Asıl büyük uzlaşma budur

AKP’nin bir süre iktidarın dışında kalması ve kendisiyle yüzleşmesi Türkiye’nin de yararınadır. Başbakan doğru söylüyor. 56 ilde birinci olan  ve halkın yüzde 41’inin oyunu alan partidir AKP. Bu nedenle Türkiye’nin AKP’ye ihtiyacı vardır. Ama bugünkü mağrur,kibirli, adaleti unutmuş, kendi önceliklerine hapsolmuş ve tüm varlığını tek bir kişiye ipotek vermiş  bir AKP’ye değil. Fabrika ayarlarına dönmek zordur. Hafızanızı sıfırlamanız ve yeniden yüklemeniz gerekir. Bunun için muhalefette olmak, 13 yıl sonrasında çok acılı da olsa, AKP’nin yeniden parti olabilmesinin ilacı olacaktır. Fabrika ayarlarına dönen ve yeniden merkezde konumlanan AKP, Türkiye’nin gücüne güç katar.

Kısaca, zemini  düzeltmeden gidilecek bir erken seçim Türkiye’nin demokrasiye tutunma çabalarını boşa çıkarır, Türkiye’yi bugünden çok daha totaliter bir rejime hapseder. Uzun bir aradan sonra yasamada çoğunluk muhalefetin eline geçmiştir. Umarız, muhalefet yasamanın gücünü idrak eder ve Türkiye seçmeninin kendisine araladığı bu tarihi demokrasi kapısından geçmeyi becerir.

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat