Bu uyumsuzlukla nereye kadar?

gerilla

06-07 Ekim olaylarını takiben hükümet ile HDP-PKK cenahı arasında yürütülen görüşmelerde ortak bir açıklama yapılması hususunda mutabakata varılmıştı; bunun zamanlanmasına çalışılıyordu. Başka bir ifadeyle, 24 Şubat’taki Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan toplantı ani bir kararla değil, birkaç aylık hazırlığın sonucu olarak düzenlenmişti.

Bu toplantıda okunan Öcalan’ın 10 maddelik mesajını iktidar yanlısı gazeteler  coşkuyla alkışlamışlar, “silahlara veda”, “çözüm sürecinde tarihi bir gün” gibi başlıklarla duyurmuşlardı.

Aradan 22 gün geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu toplantının gerek görünümü gerekse mesajın içeriği bakımından çok yanlış olduğunu, bilgisi dışında düzenlendiğini, izleme komitesi oluşturma girişimlerinden haberdar olmadığını, bunun çok yanlış olacağını söylemesi, çözüm sürecinin yürütülmesi hususunda hükümetle aralarında ciddi görüş ayrılıklarının bulunduğu anlamına geliyor. Bazı çevreler Erdoğan’ın bu konudaki itirazlarını hükümete ilettiğini, hatta 26 Şubattaki MGK toplantısında da bunların konuşulduğunu ifade ediyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirileri başlıca dört noktada yoğunlaşıyor:

  • Hükümeti temsil eden bakanlarla HDP heyetinin Dolmabahçe’de aynı karede görüntü vermeleri, ortak açıklama yapılması yanlış olmuştur.
  • Öcalan’ın mesajında demokrasi çağrısı yoktur, bu açıdan kabul edilebilecek bir yanı bulunmamaktadır. Sürekli yeni talepler öne sürülmektedir.
  • Çözüm sürecinin ilerlemesi silahların bırakılmasına bağlıdır; bu yapılmadan gerekli adımlar atılamaz.
  • İzleme komitesi girişimi bilgisi dışında yapılmaktadır; bu yanlıştır, adanın meşruiyetini artırma adımıdır, dolayısıyla tehlikelidir.

Cumhurbaşkanının Ukrayna dönüşü uçakta yaptığı açıklamalarına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Hükümet sözcüsü” sıfatıyla cevap verdi: “Hükümet olarak izleme komitesini uygulamakta kararlıyız, faydalı olduğunu düşünüyoruz. Hükümetimizin yürüttüğü süreç sorumluluk olarak hükümetimizin üzerindedir” diyerek bir yandan yürütme yetkisinin hükümete ait olduğunu vurgularken, diğer yandan Cumhurbaşkanıyla hükümet arasında görüş farklılığının bulunduğunu belirtmiş oldu. Bunun yanı sıra Arınç, iki gün üst üste bu konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı AK Parti içerisinden 13 yıllık iktidar döneminde rastlanmayan sertlikte sitemler yaptı: “Bugün yapılanlardan ve gelinen noktadan yarın geleceğimiz noktadan sayın Cumhurbaşkanımızın habersiz sayılması mümkün değildir. Sayın Başbakanımız haftalık görüşmelerinde, MGK toplantılarında ve ne zaman emrederse kendisine bilgi sunulmaktadır. ‘Ben bunlardan hoşlanmadım soğuk karşıladım, sıcak karşıladım’ şeklindeki beyanları kendi hissi beyanlarıdır.

Bülent Arınç bu sözlerinin yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “düşüncelerini ekran önünde ifade etmesi ve bu konuda hükümetimizi belki de eleştiriyor noktasına gelmesi hükümetimizi elbette yıpratabilir. Unutmayın bu ülkede hükümet var. Bu hususun herkes tarafından bilinmesinde yarar var. Hükümetin itibarını düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile hükümet arasında süreçle ilgili sıkıntıların yaşandığının ortaya çıktığı sırada 21 Mart Nevruz günü Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mesajında önceki söylediklerinden farklı yeni bir şey yoktu. Oysa taraftarları günlerce önceden bu mesajın tarihi bir dönüm noktası olacağını anlatarak kamuoyunu hazırlamaya çalışıyorlar, toplumun dikkatlerini buraya toplamak istiyorlardı. Bu yüzden birçokları Öcalan’ın PKK’yı silah bırakma kararı almak üzere Nisan ayı ortalarında kongre yapmaya çağıracağını umuyorlardı. Öcalan her zamanki gibi, her tarafa çekilebilecek esnek ifadeler kullanarak somut bir tarih vermekten kaçınarak, mesajını demokrasi ve hukuk kavramlarıyla süsleyerek 1999’da İmralı’da açıkladığı Demokratik Cumhuriyette Birlik tezini bir kere daha vurguladı: “Dolmabahçe Sarayı’nda hepimizce resmen ilan edilen 10 maddelik deklarasyon temelinde yeni bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız” diyor ve ekliyor: “Deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık 40 yıldır silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapılmasını gerekli ve tarihi görmekteyim.”

Öcalan mesajında izleme komitesinin yanı sıra Meclis içerisinden “Hakikatle Uzlaşma Komisyonu” kurulması talebini de tekrarlıyor, bunun kongreyi “realize etmenin” şartı olacağını öne sürüyor.

Hükümet ile Saray arasında ortaya çıkan uyumsuzluk siyaseten ve öncelikle AK Parti’nin iç meselesidir. Bunu yorumlamak bize düşmez. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun cumartesi akşam saatlerinde baş başa yaptıkları bir buçuk saatlik görüşme ve dünkü buluşmalarında ne konuştukları açıklanmadı. Seçimler arifesinde tarafların tansiyonun düşürülmesine çalışmaları doğaldır. Bu konuda esas üzerinde durulması gereken husus kırk yıldır sürüp gelen ve kuşkusuz Türkiye’nin en önemli sorunu olan PKK ve terör meselesinde Cumhurbaşkanlığı makamı ile başbakanlık ve hükümet arasındaki görüş ayrılığının varlığıdır.

Böylesine hayati bir meseleyle ilgili olarak devletin yetkili kurum ve kuruluşlarının, uzmanların, hükümet yetkililerinin, üst düzey askeri ve mülkî erkânın ciddi bir mesai ve emek sarf ederek, bütün ihtimalleri, imkân ve sorunları masaya yatırarak belirledikleri milli bir politikamız var mıdır?

Varsa devletin zirvesindeki bu uyumsuzluk nereden, nasıl ve kimden kaynaklanıyor?

MGK toplantılarında bu konular konuşulup karara bağlanmıyorsa ne konuşuluyor?

Sadece belirli kişilerin ve istihbarat başkanının yani dar bir grubun karar ve tercihleriyle milli nitelikte, sürekli ve kapsamlı bir devlet politikası yürütülebilir mi?

Bu tarz ve üslûpla orta büyüklükteki bir şirketin bile yürütülmesi mümkün değilken siyasal, sosyal, ekonomik ve jeopolitik yığınla sorunları olan Türkiye’yi yönetmek kabil midir?

AK Parti içindeki çatlak kendi içerisinde onarılabilir, tansiyon düşürülebilir fakat ne yaptığını bilen, gündemi kontrolünde tutmayı başaran ve PKK üzerinden yürütülen, uluslararası desteğe sahip Pan-Kürdist harekete karşı devletin zirvelerinde hüküm süren bu dağınıklıkla ve kafa karışıklığıyla başarılı bir politika yürütülmesi kolay değildir.

 

 

[1] Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı,

Türk Ocakları eski Genel Başkanı

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat