Ölümcül Kimlikler: Kelle Kesen John

jihadi john

 

Gerçek adının Muhammed Emwazi olduğu anlaşılan “Cihatçı John” lakaplı “kelle kesen” teröristi kınayabilir ve canavarlaştırabilirseniz. Ele geçirince de tıpkı onun yaptığı gibi kafasını da kesebilirsiniz.

Peki, bu sorunlarımızın kaynağını keser mi? Yeni cihatçı gençlerin nöbeti devir almasını önler mi?

Emin değilim.

Sorunu çözmek için sormamız gereken sorulardan birisi: Tüm farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşamayı başarabilecek miyiz?

Bunun için öncelikle fedakârlığı öğrenmemiz gerekiyor. Bu olmadan “bizden” olmayanların rahat ve huzur içerisinde yaşaması mümkün olmayacak. Bunu iki düşünürden hareketle açıklayalım.

İngiliz tarihçi ve düşünür Arnold Toynbee İslam’ı ve Müslüman toplumları en iyi bilen batılı entelektüellerdendi.

Ölmeden önce, Batı medeniyetinin temel çelişkilerine dikkat çekti.

Bu çelişkiler giderilmediği takdirde ileride “insanlık” ve “çevre” için ciddi sorunlara sebep olabileceği uyarısında bulundu.

Toynbee’ye göre  “çağdaş insanın maddi hırs tutkusu ve egoist tutumu” Batı dünyası kadar diğer toplumları da tehdit ediyor. Dünyanın geri kısmı da Batıyı körü körüne taklit ediyor.

“Kendi çıkarı ve zevki için her şeyi göze alan” bencil bir insandan bırakın topluma kendi ailesine bile hayır gelmeyeceğini söyler.

Düşünüre göre maddi hırslarına ve tutkularına esir olmuş bireyler  “çocuklarını sevebilir, yalnız bu sevgi çocuklarının geleceğini güvence altına almak için varlıklarının bir kısmını feda etmeye yetmeyebilir”.

Bundan hareketle bu tür maddî bir hırsa kapılan insanlar “benden sonra tufan” diyerek herşeyi yapabilir uyarısını yapar.

Beyaz ırktan olmayan herkesi “öteki” olarak gören ve dışlayan anlayışı bir kenara bırakın; kendi öz çocuğunu bile dışlayan bir zihniyetten söz ediyoruz.

Bundan dolayı Batı eğitim sistemleri sadece Müslümanları değil, tüm farklı kesimleri kucaklayacak; birlikte yaşamayı esas alan bir eğitim felsefesini geliştirmek zorundadır.

Diğer örneğimiz, kendisini “Arap-Fransız” olarak tanımlayan Lübnan doğumlu ancak uzun yıllardır Paris’te yaşayan ünlü yazar Amin Maalouf.

Maalouf ciddi tedbirler alınmazsa Avrupa’da yaşayan azınlık ve göçmenlerin kimlik sorununun “ölümcül” olabileceğini yaklaşık yirmi yıl önce yazmıştı. Yaklaşmakta olan fırtına ve tehlikeye bir romancı duyarlığı ve sorumluluğu ile dikkat çekmişti.

Maalouf’a göre “Bu insanlar çok yönlü aidiyetlerini üstelenmiyorlarsa, sürekli olarak saflarını seçmek durumunda bırakılıyorlarsa, kabilelerinin safları arasına dönmeye zorlanıyorlarsa, o halde dünyanın gidişatı hakkında endişelenmekte haklıyız demektir”.

Maalouf’u dikkate almamanın olumsuz sonuçlarını en çok yaşadığı ülke Fransa çekti ve çekiyor.

Ölümcül Kimlikler kitabında Avrupa’da yaşayan Türkler’in hayatlarından örnekler verir. İnkârcı ve dışlayıcı politikaların bu ülkelerde doğmuş ve bu ülkelerin vatandaşı olan Müslüman gençleri radikalizme itebileceği uyarısında bulunur.

“Kelle kesen” John bunlardan sadece birisi.

John, İngiltere’de yetişti ve eğitim gördü. Bu haliyle de İngiliz eğitim sisteminin sisteminin bir ürünü.

Ancak kendisini İngiltere’nin değil de, radikal bir terör örgütün üyesi olarak görüyorsa, ortada ciddi bir “kimlik” sorunu var demektir.

Yoksa İngiliz toplumu John ve arkadaşlarını kucaklayamadı mı?

Onları sorunları ve sıkıntıları ile baş başa mı bıraktı?

“Pis ve güvenilmez” Müslüman olarak mı gördü?

Bence bu sorulara makul cevaplar vermek ve bu gençlerin öfke ve kızgınlıklarının sebeplerini anlamak zorundayız.

Bu gençlerin öncelikle “Ben neyim? Kimim?” sorusuna doğru ve geçerli bir cevap verme, sonrada bu kimliği olduğu gibi kabul etme ve farklı kimliklerle birlikte yaşamayı öğrenme ve öğretme çözüm olabilir.

Maalouf ve benzerlerinin “ölümcül” olabilecek kimliklerle ilgili uyarılarına kulak verilmeli.

Herşeyi daha sert kanun ve cezalandırma mantığı ile sorunlarımızı çözeceğimizi düşünüyorsak daha çok “cihatçı John”lara hazır olmalıyız.

 

Ankara En İyi Avukat MCT Hukuk, Avukat Mesut Can TARIM, Ankara, Balgat